ben
Gloria Jean's de uzun çekim americano kahve içmeyi çok severim.
çok severim
şuan da
Sammy çekirdeği üzerine javascript ile plugin yapısı.
yapıyorum
en son
turkcell - gncplay, kartaca çatısı altında çalışmak yorucu ve zevkliydi.
yaptım

Keskin kavşaklardan dönerken türkiye, soramadı medya; doğru ne yanlış ne ? ve bunu soranlara ne olacak ? http://bit.ly/12btD3c

Balçık yorgunluğu

Emrah TOY

Tarih : 27-01-2014
Kategori : Kişisel

0

Yorum

Bugün sarılıp kahve içmeyi,
Sarmaş dolaş saatlerce öpüşmeyi,
Yatakta uyuşuk uyuşuk, konuşup kitap okuyup,
Sevişmek istiyorum.

İki kişi sıcak bir duş,
Birbiri ile ilgilenen bir çift
Olmak istiyor canım.

Ama onun yerine,
Bir türlü çözülemeyen problemlerin üstüne,
Başkalarının beceriksizliği ve iş sevmemezliği yüzünden
Giderek büyüyen aptalca dertler,
sorunlar yumağı ile meşgul beynim.

Artık beynim bile bana isyan halde.
Bence tüm bu sinir, balçık yorgunluğu.

Nasıl bir ilişki, nasıl bir sevgili arıyorum ?

Emrah TOY

Tarih : 24-11-2013
Kategori : Kişisel

0

Yorum

Ruh eşi.

Ruh eşi.

Ben, birbirini karşılıklı dengeleyebilen, kollayabilen, cinsiyet ayrımlarından uzak ancak ayrımların keyifli yanlarının farkında bir ilişki arıyorum. Sosyal ve ekonomik durumlar ise bu ilişkiye bulaştırmak isteyeceğim şeyler arasında değil. Zira bu dengelerin güdüsünde kendimi soyutlayıp, müstakbel ilişkimde bir kaynaşma ve birliktelik hissine kapılamam.

Kısacası, kırık bir kalp ve dünya gerçeklerinin yarattığı hayal kırıklıkları arasında, tüm bunlardan sıyrılabileceğim ve kendi küçük dünyamı kurabileceğim, alternatif  bir ( yaşam, dünya, gelecek ) umudun varlığını hissedebileceğim ve hatta bunu paylaşabileceğim birini ve onunla bir ilişkiyi arıyorum.

Aristophanes’ e göreyse aşk bir efsaneyle açıklanır:

” İnsanlar eskiden dört kollu, dört bacaklı, hermafrodit, bir kafada iki ayrı yüze sahip ve çok güçlü yaratıklarmış. Kendi kendilerine yetebildikleri ve çok güçlü oldukları için her türlü taşkınlığı yapar, tanrıları onurlandırmayı ihmal ederlermiş. Bir gün Zeus buna çok sinirlenmiş ve insanları ortadan ikiye bölmüş; bir taraf erkek, bir taraf kadın olmuş. İkiye bölünen parçalar o kadar korkmuşlar ki birbirlerine sarılmışlar. Tanrılar bu işin böyle olmayacağını düşünüp, bedenlerini dünyanın farklı yerlerine dağıtmışlar. İşte o gün bugündür yarım olan parçalar, tamamlanmak için diğer yarılarını arar olmuşlar. ” Günümüzde ” ruh eşi ” olarak bilinen kavram da bu efsaneye dayanmaktadır.

Ve Symposion’ da aşk son olarak şu sözlerle dile gelir:

Adi olan, ruhtan çok bedene tutulan şu bayağı aşıktır. Kalıcı olmayan bir şeye aşık olduğu için o da kalıcı olmaz. Çünkü aşığı olduğu kişinin beden çiçeği sararıp solduğunda o da bütün söz ve vaatlerinden utanarak kanatlanıp gider.

Aşkın doğru yolundan yürümek ya da yürütülmek, güzelin yolunda adım adım ilerlemektir. Aşk, tek bir güzel bedenden bütün güzel bedenlere, bütün güzel bedenlerden güzel eylemlere, güzel eylemlerden güzel bilimlere ve güzel bilimlerden de nihayet tek bir bilime; güzelin biliminden başka hiçbir şey bilmeyen bilime basamak basamak yükselerek, sonunda güzelliğin bizzat kendisini bilmektir.

Buraya kadar okuduysanız ve beğendiyseniz eğer, şu kitabı okumak isteyebilirsiniz. : Platon – Sypmosion ( Kabalcı Kitap Evi )

Etiketler :

Biraz yoruldum

Emrah TOY

Tarih : 25-10-2013
Kategori : Kişisel

0

Yorum

Bir kenara geçmek, sığışmak usulca
Elimde şarap yada sıcak bitki çayım
İzlemek istiyorum.

İzlediğim şeyin içime,
Hiç bir kelimenin taşıyamayacağı şeyleri
Taşımasını istiyorum.

O sıcak ve takdir eden,
İstemsiz gülümseme,
Yüzümü İstila etsin istiyorum.

Ve izlediğim farkedildiğinde.
Bu istila sirayet etsin, kelimelerin taşıyamayacağı
Onca şey, bakışlarda paylaşılsın istiyorum.

Etiketler :

Dolabım ne kadar büyük olmalı ?

Emrah TOY

Tarih : 24-10-2013
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

Ofiste geçirdiğim bu gece, yatağımı hazırlamak üzere eşyalarımı üstteki küçük dolaptan aldığım sırada geldi bu soru aklıma.

Dolabım ne kadar büyük olmalı ?

Bu soruyu sordum çünkü geçtiğimiz hafta 1 Valize sığan hayatım şu anda 1 büyük 1 küçük valizi bulmuş durumda. Aslında ayakkabılar da eklenince biraz daha büyümüş olabilir.

Malum kış geldi, artık kullandığım pike yetmiyor. Önce pikelerin sayısı ikiye çıktı çünkü kışları çok üşüyen biri değilimdir. Tabi bu Ege iklimine alışmış bir bünyenin İstanbul’da 2 pike ile kışı çıkarmayı başarması zor bir iş gibi görünüyor.

Ancak başarıyorum. En azından öyle sanıyordum. Alerjinin getirdiği olumsuz şeylerden biri de şu ki, vücudum fazla ısınınca alerjim çok kolay tetiklenebilir hale geliyor. Ancak bulunduğum ofis şartlarına İstanbul’un kışını ekleyince başarmak için geceleri kendimi üşümeye zorladığımı fark ettim. Tahmin edersiniz benim gibi zor uyuyan insanların soğukta uyumaları daha da zor. Ve yorgunluk ısıdan daha tehlikeli. Üstelik ofiste kaldığım bu günlerde erken kalkma mecburiyetim alerjinin tutma ihtimalini daha da arttırıyor. Buna gün çerisinde ihtiyaç duymam halinde dinlenebileceğim, alerjimi baskılayabileceğim ortamın hazır olmayışını ve emek verdiğim tüm işlerin benden giderek daha fazla “düzenli mesai” istediğini ekleyin. İş giderek çetrefilleşiyor. Gece uyuyamamanın telafisi olabilecek gündüz uykusu maalesef söz konusu dahi değil.

Gittim en incesinden bir yorgan aldım. Bitmedi tabi ! Nevresim takımı da birlikte alındı.

Şimdi listeyi tekrar yapalım.

  • 1 Büyük valiz
  • 1 Küçük valiz
  • 4 Ayakkabı kutusu
  • 2 Banyo havlusu
  • 1 Yüz havlusu
  • 2 Pike
  • 2 Çarşaf
  • 1 Yorgan
  • 2 Yastık kılıfı
  • 1 Sırt çantası

 

Yakında bunlara kışın giyebileceğim kıyafetler ve botlarda eklenecek. Giderek içim kararıyor.

Belki aklınıza gelmiştir “Neden 2-3 kapılı bir dolap alıp bu işi halletmiyorsun?”, benim aklıma da geldi elbette bu soru.
Cevap basit, burası bir ofis ve herhangi bir dolabı alıp yatak odasına koyar gibi koyamam. Bir konsepti olmalı ve dışarıdan bakıldığında içerisinde ne olduğunu belli etmemeliydi. Tamda buna uygun bir dolap buldum aslında. Bana göre fiyatı biraz tuzlu idi ancak iş görebilirdi. Epeyce bir araştırmadan sonra 240TL – 400TL aralığında bu dolapları temin edebileceğimi öğrendim. Dolabı aşağıda görebilirsiniz.

 

6 Kapaklı, Boyanabilir, Kare kilitli metal dolap

Bu dolabı seçtim çünkü ofiste benzeri olan dolaplar hali hazırda mevcut. Bir takım gibi görünebilirlerdi. Üstelik boyanabiliyor ve bizim kırmızı rengimize uygun bir hale gelebilir. Yeterince işlevsel toplam 6 bölümü var.

Aklıma ofisimizde bulunmayan bekleme alanını çözebilecek parlak bir fikir geldi! Bu dolabı pencere tarafında duvara yaslayacaktım. Hemen yanına 90 derecelik açı ile daha önce ikeadan alınmış aşağıdaki ikili koltuk koyacak, yeni dolabın tam karşısına merdiven şeklinde kitaplık alacak son olarak koltuğun karşısına dolapla takım olabilecek alçak televizyon dolabı benzeri kırmızı dolabı koyacaktım. İşte ! 1 taşla 3 kuş vurmuş olacaktım ( Bu blogun yazımı sorasında hiç bir kuş zarar görmedi )! Dolabı hallettik, bekleme alanı yaptık güzel peki bu çözülen üçüncü mesele ne idi ? Yatak ! Yattığım yerin eni ancak bir insanın eni kadar. Ciddiyim 🙂 fakat idare etmekten başka çarem yoktu. Neyse ki söz konusu ikeadan alınma koltuk aynı zamanda yatak oluyor ve daha önce kullandığım kadarı ile oldukça rahat!

Tüm bunlar aklımda cereyan ederken yaşadığım mutluluğu size anlatamam 🙂

Tabiki her zamanki gibi işler yolunda gitmedi.

Dolap siparişini verdim, gecikmeli de olsa geldi ama yanlış geldi. Geri gönderdim ve firma bana sipariş ettiğim dolabı teslim edemeyeceğini bildirdi. Sonrasında fiyatlar yükseldi ve hatta şu an aynı dolaptan satın alınabilir fiyatlara bulmak neredeyse imkansız. Tüm araştırmamı internet üzerinden yürüttüğüm için. Bir umut aradığım her işletmeden benzer sesler yükseldi “-Ya abi biz onu oraya koyduk ama aslında biz ondan üretmiyoruz hani adetli alırsanız bulur getiririz, ama o fiyattan olmaz muhtemelen bide boyarsak üstüne para alırız.“. “Ah be cânım çaylak elektroniğim ticaretim o iş öyle olmaz” desem de nafile. Hatta çat kapı alibaba.com listelerindeki fiyatları görünce insan “Acaba bu işe girsek mi? Biz yaparız bu işi be!” diyor.

Tüm bunların üzerine boşalttığım alandaki masaları kaldıracak yerimiz olmadığı ortaya çıktı. Gerçi çok mecbur kalırsam birilerine hediye edebilirim ( Nedense hiç satmak gibi şeyler geçmiyor içimden, alışık değilim).

Ne diyordum sahi, hah dolabım ne kadar büyük olmalı?

Giderek artan eşya miktarına bakınca 6lı dolap bile yetmezmiş gibi göründü bana. Fakat daha sistematik alışveriş edebilirsem üstesinden gelmek mümkün olabilir 🙂 Normalde yarısı kadar giyim ile idare edebilecek iken bir biri ile alakasız pek çok giysimin olması bu kalabalığın en büyük sebebi. Yinede hesap edelim rahat edelim 🙂

1 bölüm ayakkabılar için.
1 bölüm sırt çantam ve diğer saklama ihtiyaçları için.
1 Bölüm mont vs gibi sürekli giyilmeyecek fakat asılacak şeyler için.
1 Bölüm gömlekler için bunun bir kısmı ütülü kalacak pantolonlar ve kotlar içinde olabilir
1 Bölüm tişörtlerim ve rahat pamuklu kıyafetlerim için, hatta bir kutuya koyabilirsem iç çamaşırı ve çoraplar için dahi olabilir.
1 Bölüm o mevsim için kullanılamayan nevresim, pike, yorgan ve yedekleri için.

Vallahi yetti ! 🙂

Sırada, banyo ve yaşam alanı var… of dertsiz başım! Ama çok güzel fikirlerim var 🙂

Bize bir daha hiç nazar değmesin !

Emrah TOY

Tarih : 14-09-2013
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

Bize bir daha hiç nazar değmesin!
Ne güzelde yedim ne güzelde içtim, ne güzelde adını andım.
Tek eksiğim sendin senin gülüşün idi.
Ama hatırladım ben senin gülüşünü!
Ne güzelde güldüm ne güzelde gerdan kırdım hayalinle.
Rakımın çifte buzu, ağzımın tadı, gülüşünün iki dudak kenarı
Sensiz olmaz idi sensiz olamaz idi zaten!
ne güzelde gördüm ne güzelde içime soktum, soktumda sığdıramadım seni
Çok kızdım! Kadehin dibini vurdum masayada kadehin dibi gelince,
Ne güzelde öpesim geldi seni ne güzelde koklayasım.
Çok istedim seni çok!
Hem denizlerden hem gökyüzünden hemde masadaki neşeden.
Bize bir daha nazar değmesin!
Değmesin!
Dudaklarımız değsin hani elimiz falan bilemedin tenlerimiz…
Bensiz kalamayasın, sensizlik mümkün olamaya,
Zinhar eteğinden eksik olamaya inşallah!
Çok istedim seni çok!
Bize bir daha nazar değmesin!

Etiketler : ,