ben
Gloria Jean's de uzun çekim americano kahve içmeyi çok severim.
çok severim
şuan da
Sammy çekirdeği üzerine javascript ile plugin yapısı.
yapıyorum
en son
turkcell - gncplay, kartaca çatısı altında çalışmak yorucu ve zevkliydi.
yaptım

Keskin kavşaklardan dönerken türkiye, soramadı medya; doğru ne yanlış ne ? ve bunu soranlara ne olacak ? http://bit.ly/12btD3c

10$’lık Fiverr tecrübesi

Emrah TOY

Tarih : 26-05-2013
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

5$'dan başlayan fiyatlarla hizmet satın alabilirsinz.

5$’dan başlayan fiyatlarla hizmet satın alabilirsinz.

Geçtiğimiz 2 hafta içerisinde pek sık bir araya gelemediğim hatta birini görmeye dahi fırsat bulamadığım 2 arkadaşımın doğum günü vardı. Hem onların doğum günlerini kendi tarzımla kutlayabilmek hem de kenara ayırdığım 10$’lık yeni internet servisleri deneme amaçlı cılız bütçemi değerlendireyim istedim. Bu iş için, daha önce bir benzerini yapmam için proje planı vermem istenen Fiverr’ı kullanmaya karar verdim. Böylece Fiverr’ı daha yakından tanıyacak bir sonraki proje planımı daha detaylı iletebilecektim. Kısacası bir taşla pek çok kuş vurmak diye buna deniyor.

Fiverr 5$’dan başlayan fiyatlarla ilginç servisler satın alabileceğiniz bir ortam.

Servislerin arasında oldukça ilginç şeyler var. 5$’a isminizi olmadık yerlerine yazarak fotoğraflayıp size gönderenlerden tutun, ufak ürün tanıtım vidyoları hazırlama servisleri, ürününüz yada siteniz hakkında yorum hazırlama servisleri, sizin için hazırlanmış şarkıları söyleyenler hatta ürününüzü pankart haline getirip sokaklarda tanıtma servisleri dahi mevcut.

Anthony 5$'a 10 saniyelik dilediğiniz tarzda doğum günü şarkısı isminizle kaydedip yolluyor

Anthony 5$’a 10 saniyelik dilediğiniz tarzda doğum günü şarkısı isminizle kaydedip yolluyor

Benim beğendiğim ise daha önce tesadüf eseri Youtube üzerinden takip ettiğim Anthony adlı arkadaşımın, istediğiniz tarzda iyiki doğdun şarkısını 10 saniye içerisinde isim telaffüz ederek kaydedip göndermesi servisiydi. Aynı kişinin sizin yazdığınız sözleri dilediğiniz tarzda 10 saniyeden başlayan uzunluklarda kaydedip gönderme servisi de var.

2 arkadaşım ( Esin Çetinbaş ve Mehmet Dinler ) için biri R&B diğeri ise Rock olmak üzere 2 parça siparişi verdim. Toplayabildiğim kadar fotoğraflarını topladım ve onları tanıdığım kadarıyla 10 saniyede anlatabileceğim ufak slayt vidyoları hazırlayıp Youtube’a yükledim ve arkadaşlarımla paylaştım. Sonuçları aşağıdan izleyebilirsiniz.

Kısa ve öz ben Fiverr’dan çok memnun kaldım!

Esin, Mehmet tekrar iyi ki doğdunuz arkadaşlarım.


Etiketler : ,

Şu sıralar…

Emrah TOY

Tarih : 11-09-2012
Kategori : Kişisel

0

Yorum

Kaptan Mağara Adamı

Kaptan Mağara Adamı – Captain Caveman

üstümdekilerin kirlenmesine aldırmadan toprağa çamura karışasım koşup tırmanıp yuvarlanıp akşam yorgunluktan ölmek üzereyken ateş başında öküz gibi yiyip içip, bayılıp zıbarasım var. Arada bir yerlerde sevişirim bile ! kaptan mağara adaamııııııııı !!!

Etiketler :

Red Hack, V for vendetta, Dağ medya geri bildirimi

Emrah TOY

Tarih : 12-05-2012
Kategori : Kişisel

0

Yorum

Kalemine ( klavyene ) sağlık Erol DAĞ;

Bu yazı Erol DAĞ‘ın, Hassan Sabbah’dan V for Vendetta’ya oradan bizim Redhack’e… adlı Dağ Medya‘da yayınlanan yazısına geri bildirim olarak yazılmıştır, önce söz konusu yazıyı okumanızda fayda var.

Kimi anlar olur ki bu hayatta, bir aktivistin yaptığı hareket içinde bulunduğumuz halet-i ruhiyede bir fırtına koparır. Kendimizden yola çıkar aktivistlerin hareketinden rüzgar alır engin denize açılır. Bu yazı bu anlamda kişiselliğini koruyarak eylemin sizdeki sonucunu çok güzel anlatıyor. Bana Ernest Hemingway’in bir kitabının giriş kısmından feyz alarak yazdğım şu yazımı hatırlattı.

Ancak red-white-blue farketmeksizin hack ve hacker ahlakında taraf olmama desturu vardır. Zira gerek sosyal hackerlık anlarında gerekse hack sonucunda ortaya çıkan verilerin tarafı yoktur. Veri veridir, etkinin niteliği etkilenen tarafca belirlenir ( ders alınır yahut alınmaz ).

Redhack grubu kullandığı simge-imge ve tavırlar ile pek çok insanın içerisine düşebileceği en basit komplo teorisini getiriyor benim aklıma. Söz gelimi devletin gizli ve güçlü bir kolu dikkatleri üzerine çekmemek, uzaklaştırmak için kendisine bir rakip yaratır. Bu rakip tamamen kendisi olabileceği gibi belirli yerlerine adamlarını yerleştirdikten sonra yönetebileceği harici grup-olay-etkiler de olabilir. Redhack in kullandığı imgeler-simgeler işte burada biraz tehlikeli ve hack ahlakına pekte uygun değil, egoları yüksek, kibirliler. Önce insanların hoşuna gidecek bu tavırlar olaylar duruldukça bilinçlerde o kadarda iyi bir iz bırakmayacak, ( bir düşünün karşınızda bir hacker var ve size redhack grubu gibi davranıyor ). Sonrasında taşıdıkları imge ve simgelere uygun davranmayarak o imge ve simgelerin anlamlarını kaydıracaklar. İnsanların kafaları karışacak, inançları bulanacak. Bundan kimin çıkarı olur dersiniz ?

Dediğim gibi bu bir komplo teorisi ve ben buna inanmayı tercih ederim. Zira bana göre akıl ve mantık ile yürütülecek bir sisteme yapılacak etki-aktivite-eleştiri-eylemsizlik, insanın kendi dinamiklerinden ve vicdanından kuvvet almalıdır, x grubunun hareketlerinden değil. Gerçekçi olan budur. ( Kişisel görüşüm )

Soyadımın Kars yöresi ile imtihanı

Emrah TOY

Tarih : 05-04-2012
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

Gün içerisinde cabbar web tasarımcısı Özgür TARHAN arkadaşım, bizim oralarda düğünlere “toy” derler dedi. Garibime gitti zira “toy” kelime anlamı ile “Deneyimsiz, Acemi, Çaylak” kişidir diye biliyordum.

Sonrasında ufak bir araştırma ile öğrendim ki aslında düğüne toy denmiyor. Evlenen çiftin her bir bireyi henüz kelime anlamı ile toy olarak nitelendirildikleri için bu çiftin ebeveyinleri “toy sahibi” olarak adlandırılıyor nam-ı diğer “düğün sahibi”. Bu alışkanlıkdan yola çıkarak düğün etkinliğine toy denilmeye başlanıyor.

Kars’a yolum düşerse biri bana sen toymusun diye sorduğunda aslında kastettiği evlenecek çağa geldinmi niyetin var mı ? şeklinde olacakmış gibi geliyor. Çok ilginç olurdu eminim.

Yeni şeyler öğrenmek her daim çok ama çok güzel. Teşekkürler Özgür.

  • Özgür TARHAN ( Web tasarımcı – Portfolio ). Mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.

Eskinin berberleri, keyif dolu berberleri.

Emrah TOY

Tarih : 31-03-2012
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

Eski Berber

 Berberliğin ilk adımlarının 15nci yüzyılda atıldığı rivayet edilir. O döneme kadar insanlar tıpkı belgesellerde gördüğünüz birbirinden bit ayıklayan maymunlar gibi ardısıra dizilir birbirlerini tışar ederlermiş bir nevi herkes bir diğerinin berberi imiş. 15nci yüzyılın yeni dönem berberlerinin tek işi saç yada sakal kesmek değilmiş. Diş çıkarma, sülükçülük, halk hekimliği hatta sünnetçilik(!) gibi ulvi görevleri varmış bit ve uyuz ile mucadele eder temizlik için zeytinyağlı sabun kullanırlarmış.

Müslüman halk için ise bir hadise dayanarak  “bıyıkları kısaltın sakalları uzatın” buyurulmu ve sakalın kesilmesi haram ( mekruh ) kabul edilmiş. Bu sebeple Yavuz Sultan Selim haricinde tüm Osmanlı padişahlarının sakalları uzundur.

Eğer bir berbere girdiğinizde “Her seher besmele ile açılır dükkânımız, Selman-ı Farisidir pirimiz üstadımız” yazısını görürseniz şaşırmayın. Hz. Muhammed’in sakal-ı şerifini kesen kişi Selam-ı Farısidir.

Cumhuriyetten önce adları  “Perükar” olan seyyar osmanlı berberleri zamanla dükkan açmaya başladılar, Cumhuriyet ile birlikte berberler modernlik göstergesi haline gelmeye başladı. Sakal tışarı olmayan kimselere kamusal ve medeni gözle bakılmadığı için pek çoğumuz o zamandan beridir adama benzemek için berbere gideriz.

Ailemdeki kadınların hemen hepsi akpak tertemiz sinek kaydı bir yüz görmediklerinde pek hoşnut olmazlar. Çok talihsizler zira alerjimden dolayı çok sık berbere gidebildiğim söylenemez. Diğer yandan sakallı halimi daha çok sevdiğimi söyleyebilirim. Yinede berberlerin benim için ayrı bir yerleri vardır. Berbere sadece saç sakal kestirmek adam olmak için gittiğim pek söylenemez.

Bugün biraz vakit bulmuşken beşiktaş çarşısında ki eski berberimi ziyaret edeyim biraz adama benzeyeyim istedim. Ancak yolda giderken oraya verdiğim parayı hatırladım hemen ardından neden bu parayı vermekten memnun olmadığımı da hatırladım. Saçlarım kısa olduğu için pek çok berber gibi makina ile tıraş ediyordu. Ben makasla ve kırpma makinası ile tıraş olabilen neslin son dönemiyim sanırım. Alışmışım o masak sesine, hele tarağın hafif hafif saçlarınızı okşarcasına santim santim başımı hatim etmesine pek bir alışmışım. Sevemediğim tren yolu yapar gibi kafatasımı kazıyan makinaları ve makinacı berberleri.

Yoldan geçerken başka berber var mı acaba ? diye bakınmaya başladım. Şair Nedim  Caddesinden, beşiktaş çarşısına giden yolda sağ tarafda bir berber hemen ileride sağlı sollu 2 berber daha gözüme çarptı. Çokda sebep aramadan sağdakine girdim. Çünkü yaşlı bir amca eski püskü berberinden bana düşen gözlüklerinin üzerinden bakıyordu. Çok hoşuma gitti o manzara sırf gidip merhaba demek için kapıdan girdim.Saat geç olduğu için -vaktiniz var mı ? tıraş olabilir miyim ?- diye sordum. beni keyifle tek eliyle döndürdüğü bordo renk eski berber koltuğuna buyur etti. Belki farketmişsinizdir pek çok berberdeki koltuklar fena rahatsızdır. Sanıyorum fazla özelliği olmasından dolayı bir türlü ayarı tutmadığından. Ancak bu eski ve pek özelliği olmayan koltuk çok rahat geldi.

– Nasıl keselim ?
– Saçları kısaltalım, sakalları tek perde alalım.
– Anladım cildin hassas.

İçeride trt radyo açık, şansıma Ege türküleri çalınıyor. Keyifle dinlemeye başladım. Ensemi natural kesim dedikleri inceden başlayan çizgisiz model sevdiğim için amca eline o sevmediğim makinayı aldı ve biraz içim burkuldu ama çok geçmeden iyice temizleyerek çekmecedeki yerine bıraktı. Adının Güngör ATALAY olduğunu öğrendiğim bey amca kısa boylu, yaşlılıktan hafif kambur, gözlüklü safi göbeği olan sıradan biriydi. Arkama uzunca bir tabure çekti makas ve tarağını aldı ve benim çocukluğuma sonrasında binbir çeşit hatırama giden yolculuğum başladı. Bir yanda çalan ege havaları, zeybekler ve türlüker bir yanda şen şakrak makas sesi ve saçlarımı okşayan narince tarak bu yazıyı yazmama sebep oldu.

Sonradan anladım ki amca muğlalı ! Beni o dükkana çeken şeyin eski olmadığını biliyordum ! Kan çekmiş yahu besbelli. Çine’den Madran yaylasından, 50li yıllarından bodrumundan, çalan türkülerin hikayelerinden, egede yediklerimizden içtiklerimiz başlayan sohbet ailelerimizin nerelerden olduğundan istikametle öğretmen liselerinden mezun olan öğretmenlerin öğretmenliklerinden süratini aldı ve kuyu tandırı olan ormancılar kampında tuvaletten akan şaşal suyla taharet yıkandığına ne kadar şaşırdığımı anlatmamla keyif denizie yelken açtı. Arada daha nice şeylerden konuşuldu, en son ne zaman böylesi bir berber sohbetine denk geldim diye hafızamı zorladımsada fazla aldırmadım tadı kaçmasın diye zira maç, iş, hayat zorluğu, emlakçılık dolu muhabbetlerden hiç hazzettiğimi söyleyemem.

Bey amca Beşiktaş Belediyesi tarafınca ödüllendirilmiş istikrarından dolayı. Yeni tanısamda gurur duydum o an Güngör amcadan. O 1958 yılından beridir istanbulda bir dükkan çalışanı. Takdire şayan, bir sonraki ziyaretimde geliş hikayesini anlatacağına söz verdi.

O keyifle berberden çıktıktan sonra can tanem Gökçe’yi aradım. Aksilik bu ya eğlenmeye çıkmış bir türlü konuşamadık. Beni daha önce sakalsız görmemişti sanıyorum -tanıyamayacağım herhalde- diyerek kinaye etti. E yermi teknoloji çocuğu hemen bir fotoğraf çekilip MMS ile yollandı bol bol güldüğünü tahmin ediyorum.

Eve keyifle geldim, keyifle yemek yedim şuanda Cem Karaca çalıyor ve keyifle biramı içiyorum. Sıradan bir berbere gitmiş olsaydım eğer, sanıyorum hala çarşıda bugün ne yapsamki diye kara kara düşünüyor olacaktım.

Sen çok yaşa Güngör ATALAY amca, ellerin dert görmesin.