ben
Gloria Jean's de uzun çekim americano kahve içmeyi çok severim.
çok severim
şuan da
Sammy çekirdeği üzerine javascript ile plugin yapısı.
yapıyorum
en son
turkcell - gncplay, kartaca çatısı altında çalışmak yorucu ve zevkliydi.
yaptım

Keskin kavşaklardan dönerken türkiye, soramadı medya; doğru ne yanlış ne ? ve bunu soranlara ne olacak ? http://bit.ly/12btD3c

Şu son günlerde …

Emrah TOY

Tarih : 05-02-2011
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel, Yaptığım işlere dair

0

Yorum

İzmir’e geldim bir süredir burada kalıyorum. Dolayısıyla eski arkadaşlarımla tekrar görüşme fırsatı yakaladım. Görüşmeyeli çok şey değişmemiş :).

Video ve Ses ile ilgili çalışmalarım hareketlenecek gibi.

Evren ile videoyun.com hakkındaki düşüncelerimi paylaştım. Video kanalı oluşturma konusunda ve Blog’dan ziyade bir kanal haline gelmek hakkında birşeyler deneyeceğiz yakında. Yine videoyun.com daki videolar için jingle projeleri üretmeye başladım. Herşey yolunda giderse arkadaşım Umut hoş bir jingle hazırlayacak. Ben de deneme kayıtları alındıkdan sonra video düzenleme ile denemelere son vermiş olacağım. Hayırlısı.

Sosyal mecra ve firmaların bu mecrada varolma savaşları hakkında daha fazla bilgi sahibi oluyorum.

Keskinoğlu’nun yeni projesi hakkında çalışmalara başlarken. Daha önce herhangi bir projede ihtiyaç duyulmadığı kadar sosyal mecralarda boy gösterme gerekliliği doğdu. Bu konu hakkında sunum hazırlarken doğru bildiğim yanlışları farkettim. Yenilikleri, denenmiş uygulamalardan çıkarılan dersleri bir bir inceleyip bilgilerimi tazeleme fırsatı buldum.  Zamanla bu konuda yazılarım olacak.

WordPress tasarımı işine de bulaştım nihayetinde.

Kendi blogumun tasarımını çok sevmiyordum açıkcası idare etsin diye koyduğum bir tasarımdı. Daha iyi birşeyler ararken bir türlü içime sinecek birşey bulamadım. Amacım sade ve fakat canlı bir tasarım bulabilmekti. Bulamayınca iş başa düştü diyerek bir tasarım yaptım. Friendfeed üzerinde açtığım başlıka yorum yapan arkadaşlar sayesinde bugün tasarım bir yere geldi. Son hali ana sayfa ve içerik sayfasından ibaret, şuradan ve buradan gözatabilir. Şuradaki Friendfeed başlığına yorumlarınızı yazabilirsiniz ( Blogumdaki yorum bölümü de emrinize amade ).

İnternet üzerinden reklam aracılığı ile müşterilerine ulaşan bir şirket, reklam/müşteri performansını nasıl arttırabilir ?

Konuyla ilgili olarak tek birim halinde olan bir şirket grup şirket yapısına  geçerek uzmanlığına göre ayrılmış birimlere bölünüyor. Aynı reklam/müşteri potansiyelinin devam etmesi artık pek mümkün görünmüyor hatta her birimin performansının arttırılması hedefleniyor. Dolayısıyla bu konuda hakkında çalışılmayı hak ediyor ve iş listemde yerini alıyor. Reklam konusunda Google’ın kendi kaynakları çok güzel daha önce okumayanınız varsa mutlaka okusun derim ( Şuradaki PDF dosyası ( ingilizce ) giriş seviyesinde işinizi görebilir ). Tabi iş Google ile sınırlı değil, sosyal mecraların da müşteri potansiyeli pastasından pay almak kaçınılmaz bir gereklilik. Çalışmalar devam ediyor gelişmeler oldukça aktarmaya devam edeceğim.

Yalnızlık zor zanaat velakin muhabbette ihtisas gerekmez 2 kelama kurban olmak için.

Son dönemde yalnızlık benim için mucadele etmesi zor bir hal aldı. Bir anda olmadı tabi uzun süredir devam ediyor ve giderek hayatıma yayılmaya başladı. Daha önce 2 kelimenin değerini anlamaya bu denli yakınlaştığımı hatırlamıyorum. Evde bir nefes olması gibi ihtiyaçların orta yaşın daha üzerindeki kişilere has olduğunu zannerdim. Öyle değilmiş. Şimdi bu konuda da birşeyler yapmak gerekiyor ve nihayetinde sıkılanınız varsa ” araman yeter, kahveyi bahane etmeye hazırım” diyorum. Okuduğum son kitapta da yalnızlığımın sebebi varsayabileceğim bazı donelere rastlamış olmak çok ilginçti. Kitapda bahsi geçen bir kısımla ilgili iş yaşantımdaki bir anektodu önceki blog yazımda paylaşmıştım, “ İş ortasında sohbet etmeye ihtiyaç duymak “.

Son olarak son günlerde sıklıkla dinlediğim bir şarkıyla bu yazıyı bitirmiş olayım. ( Grooveshark hizmeti kullanıldığı için dinleyemiyor olabilirsiniz, eminim dinlemek için bir yol bulabilirsiniz. )

Just Hold Me – Maria Mena ( Apparently Unaffected ) – GrooveShark Link

İş ortasında sohbet etmeye ihtiyaç duymak

Emrah TOY

Tarih : 31-01-2011
Kategori : Güncel Yazılar

0

Yorum

Belirli belirsiz zamanlarda, ancak sanıyorum en çok da kendinizi derin bir konsantrasyona teslim etmiş o önemli işi yapar haldeyken aniden kendinizi yalnız hissettiğinizi fark edip o işin tam ortasında durmak, biriyle sohbet etmek veya gülümseme ihtiyacı hissediyor olabilirsiniz. Bu bir sorun mudur yoksa bir ihtiyaç mıdır ? Sorgularken bile kafanız karışıyor olabilir. Kimimiz kafamızı gerisin geri masamıza ve/veya bilgisayarlarımıza gömerken kimilerimiz bunu yapamıyor. Bu boşluk hissi çoğu zaman geçici olsa da zamanla daha fazla yer kaplamaya başlıyor ise bu yazı tam size göre.

Sohbet etme ihtiyacı yalnızlıktan dolayı meydana gelen bir ihtiyaç değildir.

Sohbet etmek, insan olarak hepimizin sosyal birer varlık olmasında çok önemli bir yapı taşı. Öyle ki, sohbet etme ihtiyacı yalnızlıktan dolayı meydana gelen bir ihtiyaç değildir. Sohbet etmek, yaratıcı süreçlerinizi besleyen, hayattaki diğer ihtimalleri gözlerimizin önüne koyan, doğru yanlış alsgısını sağlayan yargı belleğimizi geliştiren ve daha pek çok yaratıcı, karar verici, hareket ettirici motor yeteneklerimizin güdüm ve ivme kaynağını oluşturuyor. Bir düşünün, rüyalarınızdan geriye kalan ve aklınızdan çıkmayan en önemli verilerden biride rüyalarınızda ettiğiniz sohbetlerdir.

Genellikle iş ortasında sohbet etme ihtiyacı duyduğumuzda, bu ihtiyacın belirlenmiş bir sebepten olduğunu düşünürüz. Peki o sebebi kim yada ne belirliyor ?

Yaptığımız iş gereği ( Bilişimciler ve yaratıcı süreçleri sıklıkla çözümle harmanlamak zorunda kalan diğer tüm meslekler yani genellikle mühendislik yahut yaratıcılığın tek başına yeterli olmadığı meslekleri yapan kişileri kast ediyorum ), bir işin tam ortasında sohbet etme ihtiyacı hissettiğimizde aklımıza gelen ilk yorum sohbet etme ihtiyacımızın mutlaka belirlenmiş bir sebepe odaklı olduğudur. Peki o halde şunu soralım kendimize o sebebi kim yada ne belirliyor ? Bu soruyu sormak bile muhtemelen okuduğunuz yada sohbetler arasında geçen bir kaç cümleye referans olacaktır.

Bir kitapta bahsedilen 9 bilgiden 2ncisi bu sohbet ihtiyacını hangi sebeple istediğinizin cevabı olabilir.

Okuduğum kitaplardan birisinde 9 bilgiden bahsediliyor, bu bilgilerin ilki hayatımızda ( Bütün olarak ele alırsak ) birşşeylerin farklı olması gerektiğine, bir şeylerin bizi rahatsız ettiğini ve bunun bir değişimle ortadan kalkacağına dair içsel bir inanç duyduğumuzdan bahsediyor. 9  bilgiden ilkinin tavsiyesi bu ihtiyacı olduğu gibi kabul etmek ve bir değişim süreci içerisinde bulunduğumuzu kabul etmek ( İnsanlık tarihi boyutundan bakınca bunun bilişsel evrim olduğu açıklanıyor devamında ). Bilgilerden 2ncisi ise daha can alıcı çünkü işinizin tam ortasında duyduğunuz ihtiyacın cevabını oluşturabilir. 2nci bilgi diyor ki  hayat ve evren ( (Bilişsel) evrim süreniz boyunca ) size tesadüflerle, iç sesinizle ve sebepsiz ihtiyaçlarla yol gösterir, kaderinizi, evriminizi ve bir sonraki adımı size gösterecek olan bu etkilerdir. Bu yüzden bazen birinin yüzüne bakma ihtiyacı hissedersiniz ve oda size bakar, bu yüzdendir kimi insanlarla tanımasanız bile tesadüfen gelişen derin sohbetlere dalarsınız yine bu yüzdendir ki tüm bunlara yol açacak o ihtiyacı içinizde hissedersiniz. 2nci bilginin temel olarak önerdiği şey şudur. Her ihtiyaç bir eksikliğinize referans değildir. Hayata ve değişime kapılarınızı açın, belkide o anın anahtarı bu ihtiyacın sonucunda yatıyor.

Kafanızı kaldırın, sohbet edin, birilerine nasıl olduğunu yada sadece ortaya herhangi birinin birşeye ihtiyacı olup olmadığını sorun.

Bu olay çok sık başıma geliyor diğer bir değişle bu yazıyı yazmama sebep olan şey başıma sık sık gelen aniden sohbet etme yaa başka bir şey yapma ihtiyacım. Ancak ne zaman bu ihtiyacın sebebine ve gereksizliğine odaklansam aslında daha fazla içime kapandım daha fazla yalnız kaldım ve daha sık artan aralıklarla bu ihtiyacı hissettim. Diğer bir değişle hayatımın diğer anlarına da sirayet etmeye başladı, yolda yürürken kimseyi görememeye, selam verenleri fark edememeye, her şeyi üstün körü okumaya başladım. Bu ihtiyaca kafa yormak, oda odaklanıp arkasındaki sebebi bulursam ortadan kaldırabileceğime inanmak bir işe yaramadı zamanla fark ettim ki aslında kendimi kapatmak dışında bir işe yaramadı. Kendi ihtiyaçlarımı görmezden gelmenin yan etkileri olduğunu fark etmek biraz zaman aldı. Bir gün tam tersini yapmaya karar verdim. İhtiyacıma kulak verdim, derinine inmedim, araştırmadım, geçiştirmedim. Kafamı kaldırdım, sağıma soluma bakındım, yüz yüze geldiğim ilk arkadaşıma gülümsedim. O sırada flash as3 ile java arasındaki soket üzerinden 3des şifreleme ile veri aktarımı ile ilgili bir iş yapıyordum ve bir yerlerde tıkandığımı tıkanacağımı hissediyordum ama önemsemedim ve kafamı kaldırmıştım.

Tesadüfe bakın ki hemen bir adım sonrasında başıma gelecek bir sorunun çözümüne ulaştım ve olası tıkanıklığın önüne geçtim.

Arkadaşımın bir konuda yardıma ihtiyacı vardı, “-Gel kafeye gidip sakince bir bakalım mevzuya.” dedim, birer kağıt kalem alıp kafeye gittik. Meseleyi çözdük arkadaşım rahatladı, sonrasında biraz sohbet etmeye başladık. Sohbetin bir anında kadınlardan bahsederken arkadaşım “-kadınlarla konuşmak kripto çözmekten daha zor !, ” dedi. Bende “-elimdeki şifreleme olayını çözersem sanırım kadınlarla ilgili problemlerle haşır neşir olmak için can atabilirim” dedim. Bana bir arkadaşını önerdi ve o arkadaşı sayesinde muhtemelen araştırarak aylarımı alacak bilgilere çok kısa bir sürede ulaştım. Hemen o gün değil ancak ilerleyen günlerdeki problemlerimi çok hızlı çözebilmeme olanak sağladı.

Bir tesadüftür demek yerine bilimsel bir yol izleyin ve gözlem yapın ancak işin temelinin zaten tesadüf ve benzeri uyaranlardan ibaret olduğunu unutmayın.

Aslına bakacak olursanız bugüne kadar bu olayın öneminin farkına varmamıştım. Aralıklarla olsa da bu deneyimi tekrar yaşadım, elbette her defasında başarılı olmadım, belki henüz olmadım ama an meselesidir. Bu bir tesadüftür demek aslında çok kolay. Ben onun yerine kontrollü bir şekilde denemeye karar verdim. Nihayetinde paylaşma ihtiyacı duyduğum anda bu yazıyı yazıyorum. Diğer bir değişle bu yazı tamda o denemelerden biri. Sorunu irdeleyerek karamsar bir behtbatlığa sürüklemektense bu şekilde denemeyi daha efektif/verimli buluyorum.

Peki bu yazıyı yazmamı sağlayan şey yalnızca bu kitap mıydı ?, okudun ve bitti mi ?

Tüm bu yazıyı yazmama sadece okuduğum bu kitap sebep olmadı aslında. Hobim gereği çok fazla blog ve yazı okuyorum, araştırma sonuçlarını kurcalamayı çok seviyorum. Freelance işlerde kendimi daha verimli bulduğum için freelance çalışma hayatına dair her şeyi okuyorum. Aynı zamanda şirketler ile anlaşıp grupça çalışmam gerektiğinden. Yöneticilik, verimlilik, piyasa değişiklikleri, gelecek üzerine ve geçmişten alınmış dersler üzerine her ne bulursam okuyorum. Bir şeyi fark etmem bu kitabın neden önemli olduğunu açıklıyor. Özetlemek gerekirse, tüm bu okunanlar verimli çalışma ile ilgili size düşen görevler hakkında ne diyor ?

  • Hobiniz olsun
  • Hayatınıza vakit ayırın
  • Farklı şeyler yapın
  • Sosyalleşin ve insanlarla diyaloğa geçin
  • Arkadaş, çözüm ortağı, dost ve çevre kavramları üzerine çalışın
  • İşinizden farklı yetenek ve beceri isteyen işlerle uğraşın
  • Yardım edin, yardım alın
  • Not alın, not yönetimi ile ilgili kendinizi geliştirin
  • Okuyun

Çok güzel, ancak bir insanın tüm bu maddelerin gerekliliğini bildiği halde disiplin içerisinde başlaması mümkün olsada, sürdürmesi mümkün olmayabiliyor. Çünkü yukarıdaki maddelere ihtiyaç duyduğunuzu size bildirecek dürtüden yoksunsunuz yada o dürtüyü görmezden gelerek tüm bunları yapmaya gayret ediyorsunuz. O dürtünün ne olduğunu hatırlıyor musunuz ? Yukarıda yazmadığım eksik bıraktığım, doğru zamanlama, doğru yerde bulunmak eylemlerinin neye bağlı olduğunu görebiliyor musunuz ?

Çok uzun tuttuğumu düşünerek aniden başladığım bu yazma işime ara veriyorum. Kitabın diğer bilgilerinin de ( özellikle iş )  hayatımızda nasıl daha verimli olabileceğimize dair yorumlarını daha sonraki yazılarda anlatmaya çalışacağım. Şimdilik 2 bilgi yeterli.

Değişiyoruz ve bunu tesadüflere borçluyuz, tesadüfleri ve/veya anlık istekleri görmezden geldikçe tarifi olmayan kötü bir duyguyla mücadele etmek zorunda kalıyoruz.

Yazıda sözü geçen kitap : Dokuz Kehanet – James Redfield.

Not :

  • Bu yazı kitabın ne anlattığından çok benim ne anladığımla ilgilidir.
  • Bu kitabın filmi olduğunu da duydum ancak izleyemedim.
  • Yazım hataları bulunabilir, kontrol etmeksizin yayınladım.
  • Şu anda kitabın devam serisi olan 10ncu kehaneti okuyorum.

idareten

Emrah TOY

Tarih : 11-01-2011
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

Biliyordum sensiz geçecek günlerin geleceğini

Bilmek elbette yetmiyordu hükmen mağlup olmaya

Yenilirdim gerçi, yeterki sana birşey olmasın

Bana olan hükmen mağlubiyetten sayılsın

Yüreğimden geçen tren yoluna bir durak eklerim

Adını veririm, iki de bank koyarım tam ortaya

Biri buluşanlar için diğeri ayrılanlar için

Aslında kimse farketmez durağın adını

Ayrılanların ki hep boş ayakta el sallamakdan,

diğeri kirli, aşk, isim ve kalp çiziklerinden

Arada seçim yapanlar olur gibi geliyor

Raylar mı hayat yoksa o iki bank mı, ne görüyorsun ?

Durağa trenden bakıpta orada inmediğinde

Ne hissediyorsun ? Ya durağı hiç bilmiyorsan,

Hiç inmedinse kendi durağında

Gerçek değilmidir varlığı, o durağın sebebi ?

Bırakıp gitmek daha kolaydı belki.

Ama ayrılık bir güç veriyor insana

Öyle ki bir tren durağı yapmak daha kolay

Uğradığında birşeyler hatırlayacak kaç durağın var ?

Nginx, apache, lighttpd hangisini seçmeli ?

Emrah TOY

Tarih : 10-01-2011
Kategori : Güncel Yazılar, Ubuntu, Yazılım

1

Yorum

Geçenlerde performans ve sürdürülebilirlilik ile ilgili kafama takılan soruları cevaplamak için bazı soruları not aldığımı farkettim ancak çok uzun süredir geri dönüp inceleme ve fırsatı bulamamışım, hazır vaktim varken notlarımı blog’umda irdeleyeyim istedim.

Soruların sayısı arttıkça cevaplamak da problem oluyor.

  1. Sürekli artan isteklerle başa çıkmakta hangi http sunucusu başarılı ve sürdürülebilirliliği sağlamak adına ihtiyaç duydukları minimum konfigürsayon nedir ?
  2. Nginx (engine-x, njinx), apache ve Lighttpd (lighty) daha çok hangi amaçlara hizmet ediyor ?
  3. Temel farkları nedir ?

Sorularıma cevap ararken detaydan ve teknik veriden ziyade aklımda kalabilecek ve yerine geldiğinde şu sunucu şu işi diğerinden daha iyi yapar diyebilmek benim için yeterlidir diye düşünerek yaptım, zira elimde bu farklardan herhangi birine ihtiyaç duyabilecek bir proje yoktu ve daha önceki tüm projelerimde network ve sistem uzmanı arkadaşlara ihtiyaç duyulan doneleri verdikden sonra seçim konusunu onlara bırakmıştım. Ancak son dönemlerde kendi çabamla not aldığım tüm projelerde gördümki artık LAMP dörtlüsünün daha işin başında yetersiz kalmaya başladı daha doğrusu ben performans ile ilgili ve ürettiğim çözümlerin getireceği yük konusunda endişelere kapıldım. Daha önceki projelerime dayanarak incelemeye değer gördüğüm tüm bu sunucu yazılımları kullandığım halde yakından incelemediğimi farkettim.

Daha projenin başında LAMP ( linux, apache, mysql, php ) dörtlüsünün bazı problemlerin çözümünde yetersiz kaldığını gördüm.

Çalışma mantığı ve yaklaşım farkları :

  • Apache Multithread çalışıyor. ( Her bir domain ve/veya projeniz için ayrı bir apache process’i yaratıldığını düşünün. )
  • Nginx Singlethread ve yanısıra Worker desteği ile çalışıyor. ( Her bir isteğin tek bir thread karşılandığını ancak duruma göre farklı bir Worker üzerine aktarıldığını düşünebilirsiniz. )
  • Lighttpd Singlethread çalışıyor. ( Tüm istekleri tek bir thread üzerinden alıp aynı thread ile işleyip yine geriye aynı yol üzerinden cevap veriyor. )

Çalışma mantığı ihtiyaç duydukları donanımı ve sürekliliği doğrudan etkiliyor.

İhtiyaç duydukları donanım türüne göre performans sıralaması :

Ram : Lighttpd >Nginx > Apache

Cpu : Nginx > Lighttpd > Apache

  • Apache PHP’yi fastCgi  olarak kullanmadığı her durumda çok zarar ediyor hem işlemciyi hemde rami aşırı tüketiyor. Nginx ve Lighttpd fastCgi dışında bir destek sunmuyor. Nginx’in fastCgi ile PHP processlerini handle etmekde zorlandığı yazılıyor pek çok blogda ve çözüm olarak PhpFPM ( Php fastCgi Process Management ) öneriliyor.
  • Tüm sunucular APC ile uyumlu çalışıyor ancak Nginx için özellikle Nginx+PhpFPM+APC için geleceğin alternatifi gözüyle bakılıyor.
  • Nginx Ruslar tarafından geliştiriliyor. Lighttpd ise daha çok Amerikalı yazılımcılar tarafından tutuluyor.
  • Apache Modülleri açısından daha başarılı, Nginx hemen arkasından geliyor ancak Lighttpd bu konuda çok zayıftır demek yanlış olur, çok uçlarda istekleriniz yoksa hemen hemen hepsi başarılı.

Netice itibariyle benim düşüncelerim şu şekilde netleşti denebilir.

Sunucuya göre;

  • Eğer sunucumda cpu ve ram problemim yoksa her an herşeye çözüm üretmem gerekecekse ve geniş destek içeriğine ihtiyacım varsa tercihim Apache.
  • Eğer sunucum bir VPS ise özellikle cpu kullanım oranı benim için problem olacaksa tercihim Nginx‘den yana.
  • Eğer sunucum bir  VPS ise özellikle ram kullanımı benim için sıkıntı oluyorsa tercihim Lighttpd‘den yana.

Proje çözümüne göre;

  • Projemde çok fazla istek yapılmıyor ( çok fazla ziyaretçim yoksa, ajax, rpc gibi diğer isteklerin cevapları önemli miktarda değil ise )  ancak çok fazla yazılımsal iş yükü varsa tercihim Apache.
  • Projemde istek ve sayfa gösterim oranları çok yüksek yazılımsal iş yükü ağır ve projelerimde bol dinamik içerik varsa tercihim Nginx.
  • Projemde yazılımsal iş yükü fazla yoksa, dinamik içerikden ziyade statik içeriği aşırı yoğun ziyaretçi yüküne karşı hatasız sunmam gerekiyorsa tercihim Lighttpd.

İş çözümüne göre;

  • Django ile aşırı derecede haşır neşir isem, isteklerin cevaplarını python ile işleyerek elde ediyorsam tercihim Apache.
  • Content Deliver Server ( İçerik ulaştırma sunucusu ) tarzı bir yapıda tercihim Önce Lighttpd sonra Nginx.
  • VPS sunucularda tercihim Nginx, Nginx için Cpanel çözümünün geliştirildiğide not düşeyim buraya.

Pek çok kişi apache’nin ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden compile edildiğinde sonuçların çok farklı olacağını söyleyeceğini biliyorum ancak bunu araştırmak şimdilik beni aşıyor. Eğer bir gün yoluma apache ile devam etmem gereken bir projede performans ile ilgili kaygılar duyarsam elbette onunla ilgili de bir blog yazmayı düşünürüm. Ancak söz konusu sunucuların en sık kullanılış türüne ve paket halinde sundukları çözümlere bakınca benim bakış açımdan durum budur, çünkü ben sistem ve/veya network uzmanı değilim ve bu işin hakkını verenlere danışılmadan yazılımcılardan bu tür bekletilere girenlere pek hoş bakamıyorum. Umuyorum şu projede ne kullansak rahat ederiz diyen her meraklı insan için faydalı olmuştur.

Geriye kalan, oda yarım ya olsun.

Emrah TOY

Tarih : 19-10-2010
Kategori : Güncel Yazılar

0

Yorum

Yaşama isteği, umutlar, hayaller, nefret, kırgınlıklar, herşey ama herşey yavaş yavaş gitti. Geriye sebepsiz saygı duyduğum bu organizma kaldı. Öyle olmalı ki eğer ölürsem internet üzerindeki gerek iş gerek sanal-sosyal hesaplarım ne olur diye düşündüm. Aklıma eşim geldi o en önemli hesapların şifrelerini biliyor allahtan, allahtan ondan birşey saklayarak bir ömür geçirmemişim. Hoş pek çok duyguyu sakladım, bazen söylemek istediklerimi söyleyemedim ama en azından hayatımı saklamadım.

Ne olur ne olmaz bunuda yazayım istedim.

Eşime not : Fazla paylaşmamı sevmediğin için yazamadığım dile getiremediğim herşey için teşekkürler(!).

Dostlara not : … Size diyecek tek bir kelimem bile yok.

Arkadaşlara not : Bilmeden sizi kırdımsa özür dilerim.

Alacaklılara not : Hayatım boyunca ödemediğim bir borcum olmadı. Elbet sizinkileride öderim.

Bana borcu olanlara not : Hiçbir zaman geri istemem bilirsiniz o yüzden önemli değil, hayırlı işlerde kullanırsınız inşallah. Helal olsun.

Emrah TOY.