Emrah TOY

Tarih : 08-05-2014
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

zina nicole lahr

zina nicole lahr

Düşen elmanın önemi.

 

Bir öğleden sonra, artık pek çok çoğumuzun hayal bile edemeyeceği şekilde elma ağacının altında oturuyordu. Evet elmalar ağaçlardan geliyordu, marketlerden değil. Eminim tezahür etmekte zorlanırsınız ancak elmalar dalından düşerdi. Pek bir önemsiz görünen bu eylem ağacın soyunun devam etmesi ile yer çekimi kanunun bulunması arasındaki anlamsız çizgiyi belirliyordu. Elmaların düşüşü önemli idi ve nereye düştüğü daha önemli idi.

 

Newtonun elması’nın hikayesi.

 

Isaac Newton bu elmalardan birinin doğru düştüğü yerlerden en ünlüsü ve kazazedesi. Yer çekimi kanunlarının mucidi, insanlığın uzaya çıkışının mümkün olduğunu kanıtlayan ve Edmond Halley’in verdiği desteğin yüz akı, bilimin ilahi adaleti. Doğru yere düşen elma, öyle güzel düştü ki agresif bir insan olan Isaac Newton köpürmek, veryansın etmek yerine sorular sordu.

Birileri o elmanın doğru yere düşüşünü takdir etmiş olmalı ki tam 85 yıl yaşadı. Yaşadığı süre boyunca çektiği acıların insanlığa katkısı tartışılmaz. Doğru yere düşen elma bir gurur duyulacak, uzun bir ömür ile ödüllendiriliyor gibi idi.

 

Güzel insanların çektiği eziyet.

 

Tanrı, kader ve dünyada iyi olmanın diğer taraftaki mükafatı bir yana. Tanıdığınızda yüzünüzde huzurlu ve umutlu bir tebessüm oluşturan insanların hayatlarında ki çoğu zaman o an fark edemediğimiz ancak farkına vardığımızda her şey için özür dileme dürtüsü yaratan insanların hayat hikayeleri. Çoğu, benzer duygular yarattığı için mi benzeş görünüyor bilmem ancak olmasını konuşulmasını istemediğimiz şeyler, eziyetler, yok artık canımlar.

Elmanın yere düşerken, o kısacık anda anlattığı “ağacımın hikayesi” belki de aynı çınlardı kulağıma. Yinede bu gün kendi hayat hikayemde, iyi insanların bir elma düşüşü ömürlerinde ne çok şeye direndiklerini ve ne çok doğru şeye temas ettiklerini hatırladığım gün olarak yerini alıyor. Bu içerisinde bulunduğumuz gün dostlar belki de müstakbel çocuklarımdan birine vereceğim bir ismin imzasını taşıyor. Zina, hayır Zîna değil, Zina. Bu ismin kendi kültürümde ki ironisi acı ve kekremsi bir tat bırakmış olsa da ağzımda, hani ne derler ? Güzel olan her şey biraz yasaktır. Sahi o elma dahi Adem ile Havva’ya yasaktı değil mi? Ne çok eziyet çekti ne çok saflık kaybetti o insanlar.

 

Bu ismin kahramanı “Zina Nicole Lahr”

 

Laf bana düşmez ancak söyleyen çok güzel demiş, Zina is, you see, Normally Odd. “Normally Odd” ( normal olarak acayip ) önemli. Sanayide oto tamircilerine gittiğinizde oradaki insanlar size konuşmalarıyla, tavırlarıyla, kültürleriyle acayip gelir ancak onlar beri yandan normaldir, orada, oldukları yerde. Zina da aynen öyle biri. Ancak Sanayi insanları, bir topluluk halinde oldukları için çok ama çok daha şanslılar. Zina uzunca bir süre yalnızdı, tek tipleştirme bağımlısı eğitim sistemlerinde varlığını olağanca haliyle sürdüremiyordu, uyumsuzdu.

“Uyumsuzdu” önemli zira iyi bilirim uyumsuz olmak nedir. Uyumsuz kelimesi bir küfür gibi değildir. Küfürler çıktığı yerde hangi duyguları yaratacağını bilir, hissedersiniz keza vardığı yerde de aynı etkiye sahiptir. Ancak “uyumsuz” öyle değildir. Çıktığı ağza hükmeden beynin gerekli gereksiz lobları arasında, minnacık sinaps boşlukları, nörotransmiter ile doldurmaya hınç ile gayret ile yüklenmiş duygu hezeyanlarını taşır üzerinde. Velakin vardığı yerde, sessizlik, yatayda uçsuz bucaksız dikeyde ise ulaşılması hatta ulaşılmaya teşebbüs edilmesi gereksiz bir boşluk oluşturur, anlam bulamaz. Her şey yavaşlar ve karşınızdaki insan uzaklaşır, kendi kalp sesinizi duyar hale gelir ve sorarsınız… Uyumsuz? ne demek ki uyumsuz? neyin uyumu?

Saf bir insanız eğer, tek amacınız paylaşmaksa, çoktan tek oluruz biz tekiz alt duygusuna kuvvetle sarıldıysanız eğer, sessizlik sürer gider. Kendinizi daha çok o manasız boşlukta bulursunuz. Alışırsınız, madem var ben burada yaşayabilirim belki diyeceğiniz kadar sıcak olmaya yüz tutar. Orada kendi dünyanızı yaratırsınız, paylaşmaya can attığınız, fark edilsin, duyulsun, görülsün istediğiniz nice şeyler inşa eder, yapar, seslendirir, oynarsınız.

 

Yanlış yere düşen elmanın geri alınması 23 yıl sürdü.

 

Bir elmanın yere düşüşü süresince anlatacağı hikayeye kulak kabartan benim gibi insanlar nadir olarak bir elmanın yanlış yere düştüğünü de fark ederler. Fark edenler oldukça, tanrı, kainat, düzen, kaos bu uyumsuzluğu giderek daha fazla fark eder. Ve bir şekilde yanlış yere düşen elma, o güzelim düşüşün ardındaki hikaye hiç yaşanmamışcasına, bir anda gizem dolu bir yol ile kaybolur. Bu kayboluş onu fark eden her insanın kendi içerisinde ki o uyumsuz boşlukta yankılanır.

Gönlümün teli titredi, bağ gözlüm.
Seni hiç yaşamamışım.
Ardında bıraktığın…
Bildim! Hani o sessizlik, gözlerinde çöken.
Yankısında uyandım, göğsümde koca bir miras.

Ve gitti Zina, yine uyumsuz, neşeli, yaratıcı. Sırlara karıştı eski tabirle. 23 yıl sürdü fark edilmesi, fark edildiği anda geri alınması, yokmuş gibi yapılması. Ama yemezler efendi! Ben gördüm! Tam 23 yıl bir fiil yaratmak için uğraştı. Yaptı, yaptı, yaptı. Hiç durmadı, duramadı, yarattı. Çok güzel şeyler yaptı en güzeli de kendisi idi. Tam 23 yıl sürdü kendini yaratması. Tam “Tadaaa işte oldum!” diyecekken, hey bir dakika! Bu elma.. yanlış, yanlış yere düşmüş! Işığın kaynağından, düş dünyasından hiç gelmemeliydi diyerek laf etti birileri, düzene hakim kaosu bilen yücelikte.

Geri aldılar 23 yıl sonra.

 

Bu 23 yıl içinde bize kalanlar.

 

Oyuncaklar, kinetik araçlar, kuklalar, özel efekt ustalığı, neşesi, tarzı, ona hasta diyenlere öfke ve içimizdeki, gönlümüzdeki yankı, boş bir yerde bir ses, bir yankı? Bunu hissetmenin yüzümüzdeki tezahürü. Aşağıda, benim kelimelerimin kifayetsizliği yer alıyor, izlemenizi dilerim. Artık gitti, bıraktıkları var, yanlış yere düşen elmanın hikayesi.


Creative Compulsive Disorder & Remembering Zina Nicole Lahr from Stormy Pyeatte on Vimeo.

 

Bir çocuğum olursa şayet.

 

Adını Zina koyabilirim. Hayır Zîna değil, Zina. Uyumsuz, yaratıcı, ışıklar içinde, kendi gibi.


Bu blogu sevdinse yazacağım diğer yazıları kaçırmamak için RSS aboneliği yapabilir yada Twitter üzerinden takip edebilirsin. Yazılarımı facebook’da paylaşabilir ve arkadaşlarına önerebilirsin.

Sende de ki;