ben
Gloria Jean's de uzun çekim americano kahve içmeyi çok severim.
çok severim
şuan da
Sammy çekirdeği üzerine javascript ile plugin yapısı.
yapıyorum
en son
turkcell - gncplay, kartaca çatısı altında çalışmak yorucu ve zevkliydi.
yaptım

Keskin kavşaklardan dönerken türkiye, soramadı medya; doğru ne yanlış ne ? ve bunu soranlara ne olacak ? http://bit.ly/12btD3c

Çalışamama döngüsü ve bazı sebepler.

Emrah TOY

Tarih : 30-03-2011
Kategori : Kişisel

5

Yorum

Bazen işe bir türlü dönemezsin.

Bazen bir türlü işe dönemezsin.

İşler yoğun, hatta kapıda bekliyor. Kafanda binbir düşünce. Muhtemelen iş dışında meşgaleler de var. Bilgisayarın açık, işine dair her ne kadar notun, alet edevatın ve hatta proje dökümanın varsa serilmiş hizmetine nazır. Çalışma ortamın düzenlenmiş ( Projeye uygun hale gelmiş ).

Ama birşey var, o da sen, DURUYORSUN !

Sürekli maillere bakıyorsun, sosyel medyadaki hesaplarını didikliyorsun. Profil eksiklerini gideriyorsun belki rss okuyor yada listene yenilerini ekliyorsun. Bir yandan birikmiş 1000’den fazla girdiye göz ucuyla bakıyorsun. İşin bir yanda beklediğini biliyorsun, içindeki sağ duyulu yanın endişe ediyor, hissediyorsun.

Bir şeyler yapmalıyım, işimi yapmalıyım. NEYDİ İŞİM TEKRAR KONTROL EDEYİM, diyorsun kendine.

Bakıyorsun her şey hazır vede nazır bekliyor. Hah ! herşey yolunda diyorsun. Yine bir boşluk kaplıyor, belirsizlik hali filizleniyor. Yinede açıyorsun IDE’ni/Editörünü bazı dosyalara göz atıyorsun, dönüp tekrar not alıyorsun şurada şunu şöyle yapmalıydı belki şöylesi daha iyi olabilir. bir yıldız çiziyorsun sana kontrol etmen gerektiğini hatırlatacak. Sonra bir şey vardı neydi diyorsun iç sesine. İç sesin önce cevap vermiyor, sonra beynin araya sokuşturuyor iş dışında her ne problem varsa. Tüm bu şeyleri aklından savabilmek için,

Kendinle baş başa kalmaya çalışıyorsun, ÇALIŞMAM GEREK diyorsun.

Problemleri savuşturduğunda bir bakıyorsun bir sen daha var, epey yalnız. İçin burkuluyor ister istemez nedir derdin der gibi kendi kendin ile ilgilenmeye çalışıyorsun. Bir dert var ki sanıyorsun dağlar o dertlerle dolu, o yüzden öyle heybetli öyle yüksek. Bazı özlü sözlerle biraz başını kaldırır hale getireyim diyorsun. İmkanlar ve Hayat hakkında bir kaç özlü söz. Yeterli bulduğun anda onu orada bırakıp işe doğru yönünü vermeye çalışıyorsun. Bu sırada aklın hep tüm bu yukarıdakilerin bileşke ve ilişki durumlarına dair teşhisi ile meşgul.

NE OLUYOR BÖYLE diyorsun ?

Gözlerini kapatıyorsun, derin bir nefes alıyorsun. Yarım yamalak meditasyon ve nefes egzersizlerinin iyi gelmesini ümit ediyorsun.  Herşey yoluna girer, biraz çalışırsam elde edeceklerim ile şunları yapabilirim, bunları alabilirim.

ALTI ÜSTÜ BİRAZ ÇALIŞMAK GEREK, hepsi bu diyorsun.

dön başa paşam dön…

(daha&helliip;)

İş ortasında sohbet etmeye ihtiyaç duymak

Emrah TOY

Tarih : 31-01-2011
Kategori : Güncel Yazılar

0

Yorum

Belirli belirsiz zamanlarda, ancak sanıyorum en çok da kendinizi derin bir konsantrasyona teslim etmiş o önemli işi yapar haldeyken aniden kendinizi yalnız hissettiğinizi fark edip o işin tam ortasında durmak, biriyle sohbet etmek veya gülümseme ihtiyacı hissediyor olabilirsiniz. Bu bir sorun mudur yoksa bir ihtiyaç mıdır ? Sorgularken bile kafanız karışıyor olabilir. Kimimiz kafamızı gerisin geri masamıza ve/veya bilgisayarlarımıza gömerken kimilerimiz bunu yapamıyor. Bu boşluk hissi çoğu zaman geçici olsa da zamanla daha fazla yer kaplamaya başlıyor ise bu yazı tam size göre.

Sohbet etme ihtiyacı yalnızlıktan dolayı meydana gelen bir ihtiyaç değildir.

Sohbet etmek, insan olarak hepimizin sosyal birer varlık olmasında çok önemli bir yapı taşı. Öyle ki, sohbet etme ihtiyacı yalnızlıktan dolayı meydana gelen bir ihtiyaç değildir. Sohbet etmek, yaratıcı süreçlerinizi besleyen, hayattaki diğer ihtimalleri gözlerimizin önüne koyan, doğru yanlış alsgısını sağlayan yargı belleğimizi geliştiren ve daha pek çok yaratıcı, karar verici, hareket ettirici motor yeteneklerimizin güdüm ve ivme kaynağını oluşturuyor. Bir düşünün, rüyalarınızdan geriye kalan ve aklınızdan çıkmayan en önemli verilerden biride rüyalarınızda ettiğiniz sohbetlerdir.

Genellikle iş ortasında sohbet etme ihtiyacı duyduğumuzda, bu ihtiyacın belirlenmiş bir sebepten olduğunu düşünürüz. Peki o sebebi kim yada ne belirliyor ?

Yaptığımız iş gereği ( Bilişimciler ve yaratıcı süreçleri sıklıkla çözümle harmanlamak zorunda kalan diğer tüm meslekler yani genellikle mühendislik yahut yaratıcılığın tek başına yeterli olmadığı meslekleri yapan kişileri kast ediyorum ), bir işin tam ortasında sohbet etme ihtiyacı hissettiğimizde aklımıza gelen ilk yorum sohbet etme ihtiyacımızın mutlaka belirlenmiş bir sebepe odaklı olduğudur. Peki o halde şunu soralım kendimize o sebebi kim yada ne belirliyor ? Bu soruyu sormak bile muhtemelen okuduğunuz yada sohbetler arasında geçen bir kaç cümleye referans olacaktır.

Bir kitapta bahsedilen 9 bilgiden 2ncisi bu sohbet ihtiyacını hangi sebeple istediğinizin cevabı olabilir.

Okuduğum kitaplardan birisinde 9 bilgiden bahsediliyor, bu bilgilerin ilki hayatımızda ( Bütün olarak ele alırsak ) birşşeylerin farklı olması gerektiğine, bir şeylerin bizi rahatsız ettiğini ve bunun bir değişimle ortadan kalkacağına dair içsel bir inanç duyduğumuzdan bahsediyor. 9  bilgiden ilkinin tavsiyesi bu ihtiyacı olduğu gibi kabul etmek ve bir değişim süreci içerisinde bulunduğumuzu kabul etmek ( İnsanlık tarihi boyutundan bakınca bunun bilişsel evrim olduğu açıklanıyor devamında ). Bilgilerden 2ncisi ise daha can alıcı çünkü işinizin tam ortasında duyduğunuz ihtiyacın cevabını oluşturabilir. 2nci bilgi diyor ki  hayat ve evren ( (Bilişsel) evrim süreniz boyunca ) size tesadüflerle, iç sesinizle ve sebepsiz ihtiyaçlarla yol gösterir, kaderinizi, evriminizi ve bir sonraki adımı size gösterecek olan bu etkilerdir. Bu yüzden bazen birinin yüzüne bakma ihtiyacı hissedersiniz ve oda size bakar, bu yüzdendir kimi insanlarla tanımasanız bile tesadüfen gelişen derin sohbetlere dalarsınız yine bu yüzdendir ki tüm bunlara yol açacak o ihtiyacı içinizde hissedersiniz. 2nci bilginin temel olarak önerdiği şey şudur. Her ihtiyaç bir eksikliğinize referans değildir. Hayata ve değişime kapılarınızı açın, belkide o anın anahtarı bu ihtiyacın sonucunda yatıyor.

Kafanızı kaldırın, sohbet edin, birilerine nasıl olduğunu yada sadece ortaya herhangi birinin birşeye ihtiyacı olup olmadığını sorun.

Bu olay çok sık başıma geliyor diğer bir değişle bu yazıyı yazmama sebep olan şey başıma sık sık gelen aniden sohbet etme yaa başka bir şey yapma ihtiyacım. Ancak ne zaman bu ihtiyacın sebebine ve gereksizliğine odaklansam aslında daha fazla içime kapandım daha fazla yalnız kaldım ve daha sık artan aralıklarla bu ihtiyacı hissettim. Diğer bir değişle hayatımın diğer anlarına da sirayet etmeye başladı, yolda yürürken kimseyi görememeye, selam verenleri fark edememeye, her şeyi üstün körü okumaya başladım. Bu ihtiyaca kafa yormak, oda odaklanıp arkasındaki sebebi bulursam ortadan kaldırabileceğime inanmak bir işe yaramadı zamanla fark ettim ki aslında kendimi kapatmak dışında bir işe yaramadı. Kendi ihtiyaçlarımı görmezden gelmenin yan etkileri olduğunu fark etmek biraz zaman aldı. Bir gün tam tersini yapmaya karar verdim. İhtiyacıma kulak verdim, derinine inmedim, araştırmadım, geçiştirmedim. Kafamı kaldırdım, sağıma soluma bakındım, yüz yüze geldiğim ilk arkadaşıma gülümsedim. O sırada flash as3 ile java arasındaki soket üzerinden 3des şifreleme ile veri aktarımı ile ilgili bir iş yapıyordum ve bir yerlerde tıkandığımı tıkanacağımı hissediyordum ama önemsemedim ve kafamı kaldırmıştım.

Tesadüfe bakın ki hemen bir adım sonrasında başıma gelecek bir sorunun çözümüne ulaştım ve olası tıkanıklığın önüne geçtim.

Arkadaşımın bir konuda yardıma ihtiyacı vardı, “-Gel kafeye gidip sakince bir bakalım mevzuya.” dedim, birer kağıt kalem alıp kafeye gittik. Meseleyi çözdük arkadaşım rahatladı, sonrasında biraz sohbet etmeye başladık. Sohbetin bir anında kadınlardan bahsederken arkadaşım “-kadınlarla konuşmak kripto çözmekten daha zor !, ” dedi. Bende “-elimdeki şifreleme olayını çözersem sanırım kadınlarla ilgili problemlerle haşır neşir olmak için can atabilirim” dedim. Bana bir arkadaşını önerdi ve o arkadaşı sayesinde muhtemelen araştırarak aylarımı alacak bilgilere çok kısa bir sürede ulaştım. Hemen o gün değil ancak ilerleyen günlerdeki problemlerimi çok hızlı çözebilmeme olanak sağladı.

Bir tesadüftür demek yerine bilimsel bir yol izleyin ve gözlem yapın ancak işin temelinin zaten tesadüf ve benzeri uyaranlardan ibaret olduğunu unutmayın.

Aslına bakacak olursanız bugüne kadar bu olayın öneminin farkına varmamıştım. Aralıklarla olsa da bu deneyimi tekrar yaşadım, elbette her defasında başarılı olmadım, belki henüz olmadım ama an meselesidir. Bu bir tesadüftür demek aslında çok kolay. Ben onun yerine kontrollü bir şekilde denemeye karar verdim. Nihayetinde paylaşma ihtiyacı duyduğum anda bu yazıyı yazıyorum. Diğer bir değişle bu yazı tamda o denemelerden biri. Sorunu irdeleyerek karamsar bir behtbatlığa sürüklemektense bu şekilde denemeyi daha efektif/verimli buluyorum.

Peki bu yazıyı yazmamı sağlayan şey yalnızca bu kitap mıydı ?, okudun ve bitti mi ?

Tüm bu yazıyı yazmama sadece okuduğum bu kitap sebep olmadı aslında. Hobim gereği çok fazla blog ve yazı okuyorum, araştırma sonuçlarını kurcalamayı çok seviyorum. Freelance işlerde kendimi daha verimli bulduğum için freelance çalışma hayatına dair her şeyi okuyorum. Aynı zamanda şirketler ile anlaşıp grupça çalışmam gerektiğinden. Yöneticilik, verimlilik, piyasa değişiklikleri, gelecek üzerine ve geçmişten alınmış dersler üzerine her ne bulursam okuyorum. Bir şeyi fark etmem bu kitabın neden önemli olduğunu açıklıyor. Özetlemek gerekirse, tüm bu okunanlar verimli çalışma ile ilgili size düşen görevler hakkında ne diyor ?

  • Hobiniz olsun
  • Hayatınıza vakit ayırın
  • Farklı şeyler yapın
  • Sosyalleşin ve insanlarla diyaloğa geçin
  • Arkadaş, çözüm ortağı, dost ve çevre kavramları üzerine çalışın
  • İşinizden farklı yetenek ve beceri isteyen işlerle uğraşın
  • Yardım edin, yardım alın
  • Not alın, not yönetimi ile ilgili kendinizi geliştirin
  • Okuyun

Çok güzel, ancak bir insanın tüm bu maddelerin gerekliliğini bildiği halde disiplin içerisinde başlaması mümkün olsada, sürdürmesi mümkün olmayabiliyor. Çünkü yukarıdaki maddelere ihtiyaç duyduğunuzu size bildirecek dürtüden yoksunsunuz yada o dürtüyü görmezden gelerek tüm bunları yapmaya gayret ediyorsunuz. O dürtünün ne olduğunu hatırlıyor musunuz ? Yukarıda yazmadığım eksik bıraktığım, doğru zamanlama, doğru yerde bulunmak eylemlerinin neye bağlı olduğunu görebiliyor musunuz ?

Çok uzun tuttuğumu düşünerek aniden başladığım bu yazma işime ara veriyorum. Kitabın diğer bilgilerinin de ( özellikle iş )  hayatımızda nasıl daha verimli olabileceğimize dair yorumlarını daha sonraki yazılarda anlatmaya çalışacağım. Şimdilik 2 bilgi yeterli.

Değişiyoruz ve bunu tesadüflere borçluyuz, tesadüfleri ve/veya anlık istekleri görmezden geldikçe tarifi olmayan kötü bir duyguyla mücadele etmek zorunda kalıyoruz.

Yazıda sözü geçen kitap : Dokuz Kehanet – James Redfield.

Not :

  • Bu yazı kitabın ne anlattığından çok benim ne anladığımla ilgilidir.
  • Bu kitabın filmi olduğunu da duydum ancak izleyemedim.
  • Yazım hataları bulunabilir, kontrol etmeksizin yayınladım.
  • Şu anda kitabın devam serisi olan 10ncu kehaneti okuyorum.