ben
Gloria Jean's de uzun çekim americano kahve içmeyi çok severim.
çok severim
şuan da
Sammy çekirdeği üzerine javascript ile plugin yapısı.
yapıyorum
en son
turkcell - gncplay, kartaca çatısı altında çalışmak yorucu ve zevkliydi.
yaptım

Keskin kavşaklardan dönerken türkiye, soramadı medya; doğru ne yanlış ne ? ve bunu soranlara ne olacak ? http://bit.ly/12btD3c

Eskinin berberleri, keyif dolu berberleri.

Emrah TOY

Tarih : 31-03-2012
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

Eski Berber

 Berberliğin ilk adımlarının 15nci yüzyılda atıldığı rivayet edilir. O döneme kadar insanlar tıpkı belgesellerde gördüğünüz birbirinden bit ayıklayan maymunlar gibi ardısıra dizilir birbirlerini tışar ederlermiş bir nevi herkes bir diğerinin berberi imiş. 15nci yüzyılın yeni dönem berberlerinin tek işi saç yada sakal kesmek değilmiş. Diş çıkarma, sülükçülük, halk hekimliği hatta sünnetçilik(!) gibi ulvi görevleri varmış bit ve uyuz ile mucadele eder temizlik için zeytinyağlı sabun kullanırlarmış.

Müslüman halk için ise bir hadise dayanarak  “bıyıkları kısaltın sakalları uzatın” buyurulmu ve sakalın kesilmesi haram ( mekruh ) kabul edilmiş. Bu sebeple Yavuz Sultan Selim haricinde tüm Osmanlı padişahlarının sakalları uzundur.

Eğer bir berbere girdiğinizde “Her seher besmele ile açılır dükkânımız, Selman-ı Farisidir pirimiz üstadımız” yazısını görürseniz şaşırmayın. Hz. Muhammed’in sakal-ı şerifini kesen kişi Selam-ı Farısidir.

Cumhuriyetten önce adları  “Perükar” olan seyyar osmanlı berberleri zamanla dükkan açmaya başladılar, Cumhuriyet ile birlikte berberler modernlik göstergesi haline gelmeye başladı. Sakal tışarı olmayan kimselere kamusal ve medeni gözle bakılmadığı için pek çoğumuz o zamandan beridir adama benzemek için berbere gideriz.

Ailemdeki kadınların hemen hepsi akpak tertemiz sinek kaydı bir yüz görmediklerinde pek hoşnut olmazlar. Çok talihsizler zira alerjimden dolayı çok sık berbere gidebildiğim söylenemez. Diğer yandan sakallı halimi daha çok sevdiğimi söyleyebilirim. Yinede berberlerin benim için ayrı bir yerleri vardır. Berbere sadece saç sakal kestirmek adam olmak için gittiğim pek söylenemez.

Bugün biraz vakit bulmuşken beşiktaş çarşısında ki eski berberimi ziyaret edeyim biraz adama benzeyeyim istedim. Ancak yolda giderken oraya verdiğim parayı hatırladım hemen ardından neden bu parayı vermekten memnun olmadığımı da hatırladım. Saçlarım kısa olduğu için pek çok berber gibi makina ile tıraş ediyordu. Ben makasla ve kırpma makinası ile tıraş olabilen neslin son dönemiyim sanırım. Alışmışım o masak sesine, hele tarağın hafif hafif saçlarınızı okşarcasına santim santim başımı hatim etmesine pek bir alışmışım. Sevemediğim tren yolu yapar gibi kafatasımı kazıyan makinaları ve makinacı berberleri.

Yoldan geçerken başka berber var mı acaba ? diye bakınmaya başladım. Şair Nedim  Caddesinden, beşiktaş çarşısına giden yolda sağ tarafda bir berber hemen ileride sağlı sollu 2 berber daha gözüme çarptı. Çokda sebep aramadan sağdakine girdim. Çünkü yaşlı bir amca eski püskü berberinden bana düşen gözlüklerinin üzerinden bakıyordu. Çok hoşuma gitti o manzara sırf gidip merhaba demek için kapıdan girdim.Saat geç olduğu için -vaktiniz var mı ? tıraş olabilir miyim ?- diye sordum. beni keyifle tek eliyle döndürdüğü bordo renk eski berber koltuğuna buyur etti. Belki farketmişsinizdir pek çok berberdeki koltuklar fena rahatsızdır. Sanıyorum fazla özelliği olmasından dolayı bir türlü ayarı tutmadığından. Ancak bu eski ve pek özelliği olmayan koltuk çok rahat geldi.

– Nasıl keselim ?
– Saçları kısaltalım, sakalları tek perde alalım.
– Anladım cildin hassas.

İçeride trt radyo açık, şansıma Ege türküleri çalınıyor. Keyifle dinlemeye başladım. Ensemi natural kesim dedikleri inceden başlayan çizgisiz model sevdiğim için amca eline o sevmediğim makinayı aldı ve biraz içim burkuldu ama çok geçmeden iyice temizleyerek çekmecedeki yerine bıraktı. Adının Güngör ATALAY olduğunu öğrendiğim bey amca kısa boylu, yaşlılıktan hafif kambur, gözlüklü safi göbeği olan sıradan biriydi. Arkama uzunca bir tabure çekti makas ve tarağını aldı ve benim çocukluğuma sonrasında binbir çeşit hatırama giden yolculuğum başladı. Bir yanda çalan ege havaları, zeybekler ve türlüker bir yanda şen şakrak makas sesi ve saçlarımı okşayan narince tarak bu yazıyı yazmama sebep oldu.

Sonradan anladım ki amca muğlalı ! Beni o dükkana çeken şeyin eski olmadığını biliyordum ! Kan çekmiş yahu besbelli. Çine’den Madran yaylasından, 50li yıllarından bodrumundan, çalan türkülerin hikayelerinden, egede yediklerimizden içtiklerimiz başlayan sohbet ailelerimizin nerelerden olduğundan istikametle öğretmen liselerinden mezun olan öğretmenlerin öğretmenliklerinden süratini aldı ve kuyu tandırı olan ormancılar kampında tuvaletten akan şaşal suyla taharet yıkandığına ne kadar şaşırdığımı anlatmamla keyif denizie yelken açtı. Arada daha nice şeylerden konuşuldu, en son ne zaman böylesi bir berber sohbetine denk geldim diye hafızamı zorladımsada fazla aldırmadım tadı kaçmasın diye zira maç, iş, hayat zorluğu, emlakçılık dolu muhabbetlerden hiç hazzettiğimi söyleyemem.

Bey amca Beşiktaş Belediyesi tarafınca ödüllendirilmiş istikrarından dolayı. Yeni tanısamda gurur duydum o an Güngör amcadan. O 1958 yılından beridir istanbulda bir dükkan çalışanı. Takdire şayan, bir sonraki ziyaretimde geliş hikayesini anlatacağına söz verdi.

O keyifle berberden çıktıktan sonra can tanem Gökçe’yi aradım. Aksilik bu ya eğlenmeye çıkmış bir türlü konuşamadık. Beni daha önce sakalsız görmemişti sanıyorum -tanıyamayacağım herhalde- diyerek kinaye etti. E yermi teknoloji çocuğu hemen bir fotoğraf çekilip MMS ile yollandı bol bol güldüğünü tahmin ediyorum.

Eve keyifle geldim, keyifle yemek yedim şuanda Cem Karaca çalıyor ve keyifle biramı içiyorum. Sıradan bir berbere gitmiş olsaydım eğer, sanıyorum hala çarşıda bugün ne yapsamki diye kara kara düşünüyor olacaktım.

Sen çok yaşa Güngör ATALAY amca, ellerin dert görmesin.

Kafeydi bardı derken, egenin baharı çarptı gece gece…

Emrah TOY

Tarih : 21-02-2012
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

Tamda böyle sanki.

Tamda böyle sanki.

Kim istemezki deniz börülcesi, peynir yanında rakı ve kavun
Ben isterim ! Hem ekşisi hem tatlısı hem mavrusu !

Asıl gereken muhabbet,
Masa masa neşe saçacak insan,
Tanıdık dostlar,
Biraz müzik,
Eli lezzetli bir ahçı.
Birde zorluklara göğüs gereceğin sevdalın olacak
O zaman her rüzgar meltem olur.

Arada sirtaki vurmalı tabak kırmalı,
Olmadı, rakı bardağı çevirmeli göbek attırmalı !

ooof oof

Ben dikerim ahşap direkleri her masanın yanına.
Dört yanında ufak saksıda çiçekler olur.
Geçiririm o direklerin tepesinden çelik halatımı,

Yaparım masaların üstüne aydınlatmamı.
Ahşaptan kare masalar,
Üstüne beyaz işlemeli massa örtüsü.
Ufak saksıda çiçeği olmalı mutlaka.

Yerler bildiğin taş ama taş deyip geçme yılları eskitmiş olsa
Bastığın yerden öyküler çıksa, öyle maharetli taşlar.

Girişi yeşil olmalı mesela.
Ufacıkta olsa yalandan bir kapısı,
Güler yüzle konukları karşılayanı.

Yaz bunu kenara yaaaz, hani şu girişteki tahtaya !
Sâkisi adam olanın içmesinden korkulmaz muhabbetine doyulmaz !

Gecenin sonunda gidince konuklar,
Sen kalsan kadehimin dibinde,
Haydi maşallah ! Atlattık bugünü de, desek.
Son bir fondip ve düşsek yatağa ?
Sonra gel şöyle yamacıma göğsüme doğru, birazda sen gönlüme çök, tam olsun gecemiz.

Bildiğin turkticaret.net , bildiğin (!).

Emrah TOY

Tarih : 14-02-2012
Kategori : Güncel Yazılar, Teknoloji Danışmanı

0

Yorum

Bugün şu yazıma atıfta bulunarak bana mail gönderen Pınar hanımın mailini ve verdiğim cevabı aynen yayınlıyorum.

Merhaba

Emrah.toy.com web sitenizde yer alan Turkticaret.Net hakkında yer vermiş olduğunuz 2008 yılına ait içeriği , firmamız adına prestij kaybına sebep olduğu için kaldırmanızı rica ediyorum. İlgili yazının linki aşağıda tarafınıza sunulmuştur.

http://www.emrahtoy.com/guncel/turkticaretnetden-reklam-platformu-adhoodcom/

Konuyla ilgili tarafıma bilgi iletmenizi rica eder, iyi çalışmalar dilerim.

Pınar HATİPOĞLU
TURKTİCARET.Net Müşteri Hizmetleri Yönetmeni

Cevabım;

Merhaba Pınar hanım,

Eğer söz konusu blog girdimde firmanızın prestijini düşüren ögeleri giderme yolunda adımlar attınız ise;

1. Bunu yorum hanesinde belirtebilir prestijinizi kendiniz kurtarabilirsiniz.
2. Yahut gelişmeler hakkında beni bilgilendirir bir yazı gönderirsiniz bende bunu seve seve yayınlarım.
3. Prestijinizi tapılası seviyelere çıkaran blog postlarını bana gönderin onlarıda referans göstereyim eşitlik sağlansın.

Lütfen yanlış birşey yapmışım gibi yazımı kaldırmamı benden tekrar istemeyin. Sevgililer gününde böylesi bir hoş edayla kendinizi hatırlattığınız için ayrıca teşekkürler (!). Müşteri ilişkileri adına böylesi nezaketleri unutmamanız büyük incelik (!)

İyi günler dilerim (!).

Not :

  • Reklam ajansım hala turkticaret.net ile çalışmaktadır.
  • Bu işlerle uğraşan kişi olarak en fazla problemi turkticaret.net ile yaşamaya devam ediyorum.
  • Geçtiğimiz ay içerisinde tüm mail hesaplarında yaptığınız şifre değişikliği zorlaması hala hatırlanıyor !
  • Daha önce benzer bir istek üzerine aradan epeyce vakit geçmesine rağmen yazı elden geçirildi.

Sen gitme zaten hep kal

Emrah TOY

Tarih : 14-02-2012
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

Beni seven, sayan insan,
Belli ki gülüşüm duyularına nüfuz ediyor, hissediyorsun,
Beni daha iyi anlıyor daha iyi dinliyor, anlaşıldığını biliyorsun.

Böylece, kahvenin kokusu gönlüne daha rahat tesir ediyor.
Kahve ayıltır derler de inanma, muhabbetime sarhoş oldun sen.
Gitmem diyorsun ? Kal, başımın üstünde yerin var.

Bir gülümseme, Bir tutam kahve kokusu,
İçine sinen huzur ve ona eşlik eden muhabbet.
Gönül fakirhaneme hoşgeldin, sen gitme zaten hep kal.

Ben bunu gerçekten isterim.

Emrah TOY

Tarih : 06-02-2012
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

Ben senin yağmur mesajını çok geç gördüm,
Islanmışsın yine şemsiye almamışsın yanına ama duyunca sanki kötü bir yağmur değil gibi geldi,
Belki hoşuna gitmiştir.
Hatta birilerini özlemişsindir yada sevmedin yağmuru o an
Belki paylaşmak istediğin için mesaj attın.

En güzeli yanında olmak olurdu o an.
Sarmaş dolaş tek şemsiye altında.
Sen taşımasan bile ben sana kıymadığımdan taşırım şemsiye yanımda
Yoksa ben şemsiye sevmem, yağmurla ilişkim ise çoğu insanınkinden farklıdır.
Biz onunla bazen kızarız birbirimize bazen özler sarılırız, zamanla bu ilişkiyi farkedeceksin.

Bir ilişkiyi farketmekle başlıyor bazen birşeyler, haklısın.
Sadece ben seni biraz erken farkettim, duygularımıda yoğun yaşarım affola.
Amacım seni kızdırmak, bıkmak, üzmek, senden bir garanti duymak değil ama bir umuttur yaşatan insanı.

Neyse duştan çıkda gel mis gibi,
Belki gün olur sen duştan çıkar,
Pijamalarını yada en rahat hissettiğin şeyleri giyer de
Yalın ayak gelir yanıma kanepedeki boşluğa ayaklarını uzatır,
Sırtını göğsüme verir başlarsın bütün gün olanları anlatmaya.
Ben güler gözlerle seni izlerken öyle dalarım ki aydınlık yüzüne, kömür karası gözlerine.
Bana dinlemiyor musun beni sen ? diye kızdığını bile geç farkedebilirim.
Ben bunu gerçekten isterim.