ben
Gloria Jean's de uzun çekim americano kahve içmeyi çok severim.
çok severim
şuan da
Sammy çekirdeği üzerine javascript ile plugin yapısı.
yapıyorum
en son
turkcell - gncplay, kartaca çatısı altında çalışmak yorucu ve zevkliydi.
yaptım

Keskin kavşaklardan dönerken türkiye, soramadı medya; doğru ne yanlış ne ? ve bunu soranlara ne olacak ? http://bit.ly/12btD3c

birinin doğmuş olmasına sevinmek

Emrah TOY

Tarih : 14-01-2012
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

Bugün doğum günün. Eğer şanslıysan henüz yaşlanmana yetmeyecek kadar mum üfleyeceksin. Her yılın hatrına bir tane.

Keşke bir mum fazladan koysan, yanında olan ve olacak kişiyi temsil etse.

Yaksan tüm mumları, onunda tıpkı şu an yanıp tutuşmayı bekleyen kalbi gibi.

İçinden geçecek olan dileğin bir parçası yapsan onu, öyle çok istesen bu dileği tam kalbinin içinden.

Gözlerin takılı kalsa alevine bir süre, gülümsesen ve o alevi kalbine yerleştirsen.

Herşeyin yolunda olduğunu hissettiğin an, yeni yaşını kutlamak üzere

Gülen gözlerle ve sıcak kalbinle mumlara üflesen.

Bizi artık yeni yaşına emanet etsen, ne güzel olur. Her yıl yeniden.

İyiki doğdun !

10 Aralık Gezegen İzmir buluşması

Emrah TOY

Tarih : 12-12-2011
Kategori : Buluşmalar, Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

Gezegen Izmir 10 Aralik

Gezegen İzmir 10 Aralık buluşmasından bir kare

Nerede gördüm hatırlamıyorum muhtemelen Okan yada Onur’un twitlerinden birinden haber aldığım Koordineli Gezegen buluşmaları lafları bir süre sonra adresini buldu ve Facebook üzerindeki Gezegen İzmir grubuna katılmamla birlikte 10 Aralığı beklemeye başladım, bu sırada bulunmasında fayda olacağını düşündüğüm herkese haber verdim.

Ancak daha önce Gezegen dendiğinde aklıma neden IBM ve Linux geldi çok merak etmiştim, sonradan Google ile bakınca sebebi anlaşıldı. Meğer aklıma takılan şey LKD günlükleri ile ilintili gezegen günlükleri imiş. Sanıyorum IBM burada vakti zamanında adresime ulaştırdığı dergisinde bu güncelerden bahsettiği için yer aldı, markaların ve/veya yeni oluşumların isimleşir markalaşırken başkasına fayda sağlamaktan kaçınmaları gerekliliği canlı örneğiyle yaşam buldu resmen.

Son anda çıkan bas-kes işlerinde kullandığım yeni şeffaf sticker 18 force gücünde bana zorluk çıkardığı için buluşmaya 1 saat kadar geç katılabildim. Miko Siesta kafe oldukça güzel bir yer bulmakta zorlanmadım haliyle izmirlilik büyük fayda sağlıyor :). Ancak bahçede oturan kimseyi tanımadığım gerçeği, “çok geziyorsun arkadaş sen bak sektörden çevreden kimseyi tanımıyorsun onlarda seni tanımıyor” dedirtti bana. Velhasıl bara doğru geçip;

-“Gezegen nerede  ?” diye sormamla başladı herşey, saf saf baktı soruyu sorduğum görevli ve
-”Gezegen ? hangi gezegen ?”
-“Buluşma varmış burda gezegen buluşması”
-“Ben duymadım gezegen” içeriye doğru dönerek “Arkadaş gezegen diyo bilen var mı ?” diye sordu kısık ve şüpheli gözlerle bakan garson.
-”Bahçedeler abi” dedi sağolsun ve yönümü bahçeye çevirdim.

Okan’ı görünce içim rahatladı hemen bayan yanından ( Merve ) yer kaptım, sohbete başladık. Ben bu sırada Okan ve Onur’u sürekli karıştırdığımı tekrar idrak etmiş oldum, neden böyle oluyor bilmiyorum.

Önceleri çöken sessizlik zamanla yerini sohbetlere gülüşlere bıraktı, birbirimizi tanıdık, necisin arkadaş diyerek önce sıradan sonra karmaşık düzen tanıştık. Galiba buluşmamızda bir ev sahibi eksikliği var gibiydi, ufak bir liderlik güzel olabilirdi ama böyleside güzel oldu herkes bir şekilde eşit kaynaştı. Tanışık olanlar vardı aramızda ve çoğunluk Ekonomi üniversitesi mezunu arkadaşlardı. Bir kısmımız yurtdışı görmüş bir kısmımız bu eksikten bahsetmek bile istemeyenler grubundaydı 🙂 misal ben. Hep içimde uktedir bir kez daha neler kaçırdığımı anladığımı düşünüyorum, hissi bir mesele aslında. Solumda Merve, 6Q’dan Okan ve tayfası, Hemen karşısında asla kardeş diyemeyeceğiniz 2 sıcak arkadaş onların yanında Iphone uygulamalarından tanıyacağınız bir arkadaş ( Emin ), sırasıyla sektör dışıda olsa aramıza sıcaklığını katan arkadaş ( Tamer ), Hostingci arkadaşlarımız ( Smyrna ), Kurumsal çözüm üreten arkadaşlarımız ( Egegen ) ve benim en çok ilgimi çeken müzik kompozitör diyebileceğimiz bir arkadaş ( Kabraxis ) vardı bu zincirin tamamlayıcı halkası tabiki ben oluyorum :). Çok mu ben merkezciyim ne :D. Adını anmadığım arkadaşlar olabilir ancak isim ve yüzler hakkında ne kadar kötü bir hafızam olduğuna dair ünüm başka türlü yayılmıyor :), şimdiden affola.

Ben her zamanki gibi tam olarak ne yapabildiğimi anlatmakta biraz zorlandım en çokta Merve ile konuşmamızda bu sıkıntıyı çektim ancak sanıyorum kaynaşma aşamasında olduğumuzdan ola geldi. Sonrasında sanıyorum diğer arkadaşlara bunu daha iyi anlatabildim, ben çözüm bulan, ara bulan ısrarcı olan, yapı-çatı geliştiren, araştırma yapan, projeye iş gücü olarak direkt katkı sağlayabilen, projenizi bütünleyen ve ürün çıkarılmasını sağlayan kişiyim, ben adı bilinmeyen danışmandan ziyade herbibokolog şahsın ta kendisiyim oh be 🙂 kolu kol yapan dirsek ekleminin ta kendisiyim :).

Yaptığımız işlerden konuştuk, bir ara masada “hastasıyız” ( Çağhan ) adlı dergi dolaştı, söz konusu dergi göztepe sporun dergisi, Okan’ın da katkılarıyla hayat bulmuş. Açıkcası ben beğendim dağıtım adetleri o an için 2000 ve üzeri idi, vizyonda daha fazlası olduğu kesin. Hazır reklam pariteleri oturmamışken bir sayfa kapsam ajans işlerinde kullanırmıyım diye düşünerek ufak tefek sorular sordum. Aklınızda yerel dergilerin verimliliği ile ilgili olumlu fikirler varsa bence mutlaka bir göz atın. Mesele spor ve d,b,c gruplarından genç kesim beyler bayanlar :).

Oyunlar ve geliştirdiğimiz uygulamalardan konuşuldu, bir ara Iphone ( Ios ) uygulamaları geliştiren arkadaşımızın uygulamalarından konuştuk müzik ve klip içeren uygulamalardaki tam kelimeyi hatırlayamadım ancak tescil/sahiplik durumu konuştuk. Neticede büyüyene kadar kimse birşey demiyor ile noktaladık. Okan’ın 6Q ile yeni fırından çıkan Tombala oyununu ve gelişmesini konuştuk. Yurtdışı kaynaklı bir firmaya bir farklı versiyonunu satabileceklerini söylediğinde hepimiz sanıyorum –“abi ne güzel yaa” dedik :), nazar değmesin.

Bir ara ki bu aralar epey fazlaca sanırım 🙂 domain pazarlama ile ilgili Okan ile 4-5 cümle konuşabildik. Ben bu durumu sevmediğimi her alanda dile getiriyorum genellikle. Tabiki o da kendi açısından haklı bende proje geliştiren kişi olarak tam bir projeye başlayacak iken jenerik bir domainin masraflar haneme 1000$ eklemesinden bir başka arkadaşın katılımıyla birlikte şikayetçi idim. Sırf bu yüzden projeden vazgeçmişliğim bile vardır. Son vazgeçtiğim proje sosyalbaski.com domaini için geçerliydi mesela :). Hemen hemen aynı zamanlarda bakılıp alınmış olması daha bir enteresandı hep domain firmalarının bu konularda haince davrandıklarına dair komplo teorilerim vardır.

Sağ tarafıma doğru Smyrna ve Egegen konukları vardı, onlarla lobi.net den ne güzel proje olur yahu bu izmirde wireless hotspot ile orta ölçekli şirketlerin yedekleme ve upload sorununu çözecek DC yokmu diye dertleştik konuştuk.

Tüm bunların içerisinde en çok konuşmaktan hoşlandığım şey geçmişimde çok özendiğim MOD müzikle ilgilenen ve 64KB yarışmalarına katılımda bulunacak olan arkadaşımdı ( Uğurcan ). IRC kullanan hala varmış ! ben dahil bir başkası çıkınca çok sevindim. Mod formatı Midi formatı derken kendimi sürekli yaptığı işleri daha fazla duyurması hususunda ısrar ederken buldum, arkadaşım umarım sıkmamışımdır seni :).

İrili ufaklı notlarıma gelecek olursak;

  • Merve sağolsun fotoğraflarımızı çekti ve Twitter’da paylaştı.
  • Ufak bir detay Apple masaya ağırlığını koymuştu ! 🙂 2nci Android ve Eminim tek Windows Smartphone kullanan bendim 🙂
  • İçimden keşke diğer İstanbul ve Ankara grupları ile skype üzerinden görüşseydik diye geçirdim.
  • Uzundan ziyade daha şişman iç içe masalara ihtiyacımız var 🙂
  • Starbucks’da olsaydı çok sevinirdim ben çok seviyorum Nero ve Starbucks’da toplaşmayı.
  • Daha önce yaptığım her toplantıda Starbuck’ın ilk içecekleri ücretsiz verdiğini hatırlatmak isterim ( öncesinde biraz konuşmak gerek tabi ).
  • Herkesin kartvizit dağıtabilmesi iyi olurdu sosyal medya dışında bu arkadaşlarla tekrar iletişim kurmam zor olabilir.
  • Çok hoşlandığım şeylerden biri kartvizitlerin tartışılması oldu, şu diyalog kulaklarıma takılmış “Arkadaş seninki çok ince aa seninkide ince daha kalın olmalı” 😀

 

Sonuç olarak en kısa süre kalabilen yegane şahıs olarak ben çok ama çok memnun ayrıldım masadan. Gezegen toplantısı farklı sektörlerden insanları buluşturmak ve networking yaratmak gibi konularda başarılı olacağa benziyor. Uzun süredir eksikliğini hissettiğim İzmir algısı ise beni ayrıca mutlu etti.

Bir sonraki görüşmeyi iple çekiyorum ve umuyorum bu sefer gelemeyen arkadaşlar da katılacak, gelen ve katılım gösteren arkadaşlar ise ortamın güzelliğinden olsa gerek daha kalabalık katılım göstereceklerdir.

Son olarak katılımcıların twitter listesi aşağıdaki gibi;

 

Yeniden düzenleme :

  • Ufak değişiklikler.
  • Müge aslında Merve imiş, sahi Müge kim ?

 

Aşkın sesi uzaktan hoş gelir.

Emrah TOY

Tarih : 29-11-2011
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

Bazen aşkın sesini duymaya başlarsın uzaklardan.
Gayet hoş gelir sesi, o yöne dönersin.
Adımların giderek hızlanır, koşar adım hızlanırsın.
Aşık olduğun kişi ufukta görünmeye başlar.
Duyguların rehberlik etmeye koşar,
Aşık olduğun kişi giderek netleşmeye başlar.

Bazen bir bakarsın o da kan ter içinde.
Bazen bir bakarsın ki o duruyor olduğu yerde,
Sen almışsın bir başına onca yolu, yorulmuşsun.
Anlatırsın; Önce uzaktan geliyordu ses emin olamadım.
Şimdi yanındayım, üstelik kalbimin her atışı
Bu koşarak geldiğim sesin notası.
Koştukça bu sesin artması boşa değilmiş.

Ama bazen susar karşındaki, sade bakar.
Aşk değil sanki buz kesmiştir her yanı
Fakat atan kalbinin tınılarını duyarsın.
O gülümser içini ısıtmak istercesine, arkadaşız der.

Bozulan ritmiyle, dengesi bozulmuş tonlarıyla
Tüm orkestra çöker üzerine, her bir nota hüzünlü
Ve en keskin enstrüman çalar son acıklı notayı.
Arkanı dönmek, uzaklaşmak gerek, sürünürsün.
Bozuk bile çalsa keman her acıklı notada döner bakarsın.

Bazen koşar gelir sevgilii notaların her birini toplar,
Her birini okşar öyle asar havaya, bir çınlar ki kulağında
Her notada bir orkestra, duymayan kalmaz.
Kalbinin her atışı kapalı gişedir artık, ardı ardına.
Dokunuşun tınısı, bakışın sıcaklığı, salon fevkalade.

Bazen gelen olmaz ardından, önce kötüleşen tınılar
Uzaklaştıkça ara ara güzelleşirler, kandırırlar.
Döner bakarsın, çok uzaklarda, göz görmez,
Kulak duymaz aslında ve farkedersin, duyduğun
Kalbinin ömür kadranında tik taklarından ibaret.

Sağırlaşırsın, körleşirsin hayata, heybetsizleşir herşey.
Bir ömür gelen o arada kalmış zamanda sersemleşir,
Ne gördüğünü bilemezsin hatta ne duyduğunu.
O notaların tınıların eksikliği boşluk gibi sessizce yerleşir yüreğine.
Umutsuzca yeni ve yine uzaktan gelecek seslerin kaderine inanır,
Umut denilen güneşin seni yalancı çıkarırcasına içine doğmasını beklersin.

Perde kapanır, yarın yine açılır…

Etiketler : ,

Keşkeden hatıralar :)

Emrah TOY

Tarih : 25-11-2011
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

Pijamalarını merak ediyorum, Onların içinde nasıl göründüğünü
Kaç çeşit gülebildiğini 🙂
Korkunca ne yaptığını, sıçrar mısın ? kapanır mısın ?
Sabah nasıl uyandığını, hangi şarkıyla uyanmayı sevdiğini…
Bakışlarının beni delip geçtiğini bilip bilmediğini mesela
Öyle çok şeyi merak ediyorum ki seninle ilgili
En çokda sorsam hani.. ne diyeceğini…
Hatta..
Belki kızarsın diye soramadıklarımı duysan ne diyeceğini…
Peki duymasanda okusan ?!
Bir gelsen güllerinden AŞK olsun desen 🙂
Keşke desen "şapşal" ve gülsen bir ömür bu hatıraya…
Keşke dememek için, hadi tam zamanı !

Etiketler : ,

Dizüstü bilgisayarım ve Kitap okuyamama vaziyetim.

Emrah TOY

Tarih : 25-11-2011
Kategori : Güncel Yazılar, Kişisel

0

Yorum

Dell inspiron 6000 beyaz gri mutevazi bir diz üstü bilgisayarım var. Son istanbul dönüşü artık bu emektarı kenara koyma vakti geldi dedim kendi kendime, pek çok zaman iş için dahi performansı yetmez oldu. Acer TimelineX 3820TG model bir diz üstü aldım. Eskisinden nisbeten farklı bir model en az 3 kat daha performanslı işlemcisi 20 kat daha güçlü ekran kartı mevcut ve 10 kat daha uzun pil ömrü sağlıyor. Üstelik Dell ile kıyaslandığında yarısı ağırlığında. Fiyatıyla kıyaslandığında çok karlı bir alışveriş yaptığım kesin.

Gel gör ki bir türlü Dell diz üstü bilgisayarım Darwin’i bırakamıyorum ( evet bir adı var ). Darwin bana bir iş munasebetiyle alınan ve sonrasında alacak karşılığı tarafıma bırakılan bir mucize. Diz üstü bilgisayarların genel doğası böylemidir bilemiyorum ancak inanılmaz bir bağımlılık ve aşk beslediğimi çok geç öğrenmiş oldum. Öyle ki hala işlerimin çoğunun onunla yapıyorum, üstelik anneme "artık bu diz üstü bilgisayar senin" demiş olmama rağmen :). Yinede artık yavaş yavaş geçiş yapmak gerektiğinden Darwin’i evde bırakıyorum iş yerinde ise Einstein ( evet onun da bir adı var ) 22 inch HP monitöre ve klavye mouse ikilisiyle bağlı bir halde günlük tüm işlerimi halletmeye gayret ediyor.

Benzer bir durumu Einstein ile yaşamayacağımı görüyorum üstelik tüm mobilite yeteneklerine rağmen. Yinede tablet bilgisayarlar konusunda emin değilim. Belkide bir sonraki aşkım ve bağımlılığım tablet bilgisayarım olacak, göreceğiz.

Yıllardır doğru düzgün kitap okumuşluğum yok. Bu açığı okuduğum teknik dökümantasyon ve bloglar ile kapatabildiğimi söyleyemem. Twetleri hiç saymıyorum bile. Bilgisayarıma sürekli kaydettiğim elektronik kitaplar şimdiden yıllık okuma hacmimi aşmış bile yanısıra bir kaç küçük eklenti aracılığıyla pdf formatında elektronik kitap haline getirdiğim blog serileri cabası.

Bu medyaları diz üstü bilgisayar yada lcd ekran üzerinden okuyamadığım kesin bu süretle kendime bir elektronik kitap okuyucu yahut tablet bilgisayar almaya niyetliyim. Elektronik kitap okuyucusuydu Table bilgisayardı derken farkettim ki bir türlü satın alamıyorum çünkü mobilite benim için artık bütünleşmiş bir kavram olmuş çıkmış. Üstelik mobilitenin "m" sinden faydalanmadığım halde.

Eğer alacaksam düzgün mp3 hatta flaac çalsın istiyorum. Grafik arabirimi yağ gibi akmalı, ekran çözünürlülüğü okumaya ve pdf dökümanlardaki görsel içeriği göstermeye yeterli olmalı. İnternet operasyonlarında diz üstü bilgisayarımı aratmasın istiyorum. Biliyorum ben bir yerde ayarı kaçırıyorum. Sadece kitap / içerik okumak için sahip olmaya çalıştığım aletten neredeyse kendi kendine işimi yapsın beklentisine sahip biriyim. Galiba bu konuda en büyük suç pdf dökümanlarının ihtiyaç duyduğu performansta gizli. zira bu dökümanların düzgün ve akıcı halde görüntülenmesi tablet bilgisayarlar için bile hala eziyet verici. Bu bilgiden yola çıkarak arzu ettiğim işleri yerine getiren tablet bilgisayar zaten pdf dökümanları görüntüler yada pdf dökümanları görüntüleyebilen tablet bilgisayar zaten bu işleri yapabilir diye düşünüyor olabilirim.

Her ikiside doğru !

Kıssadan hisse eğer elinize geçerse bana tablet bilgisayar hediye edin olmadı bir tablet bilgisayar satın alın taksitlerini zorla bana ödettirin. Her türlüsüne razıyım. Yoksa ben bu gidişle kitap okuyamayacağım.